İnsanı diğer canlılardan ayıran özellik düşünebilme yetisidir; bu
yetinin ve diğer yetilerin geliştirilmesi için de eğitim
gereklidir. İnsan ilk eğitimini aileden alır, daha sonra okul,
kurs gibi eğitim öğretim kurumlarına gider.
Eğitimin, işlevini düzgün bir şekilde yerine getirebilmesi düzgün
planlanmasına ve bu planın düzgün şekilde işletilmesine
bağlıdır. Kişiler arası farklılıkların gözlenip önemsendiği,
öğretimin sınav odaklı olmadığı, fırsat eşitliğinin
sağlandığı, eğitimin siyasi ve ideolojik kaygılarla
yönlendirilmediği... bir eğitim sistemi pek çoklarının
hayalidir. Türkçe rap sanatçılarımız da kimi zaman detaylı
olarak, kimi zaman da satır aralarında bu mevzuya değinmiş ve
eğitim sistemine dair eleştirilerini, şikâyetlerini dile getirmişler.
Eğitim
denince akla ilk gelen şey okuldur; okul denince de genellikle
-üniversitelerin işleyişi kurum ve bölümlere göre
farklılaşabildiği için- ilköğretim ve ortaöğretim kurumları
akla gelir. Okullarla ilgili eleştiriler ders ve sınavlarla ilgili
olabildiği gibi direkt kurumun işleyişiyle ilgili de olabilmekte.
Kimi okullar belirli bir süreliğine, mazeret belirtmeksizin dışarı
çıkışı yasakladığı için hapishaneye benzetilebiliyor:
Kapalı
cezaevi gibi okullar
Tecritte
hissettirir gardiyan sınıfta
(Zen-G
- “Çomak”)
Her
dakika kontrol, kamera çalıştır
(Zen-G
- “Çomak”)
Karakol
mu, okul mu? (...)
(Rashness
& Aşıl - “Kaos” [Rashness])
Sonra
dedim boş ver okulu, mapuslardan farkı yok
(Ais
Ezhel - “Hayat Dersi”)
Muhalif
de okulu hapishaneye benzetmiş, ama onun gerekçesi daha farklı:
Okul
beyin yıkama seanslarına “ders” denen kodes.
(Muhalif - “Denklem”)
Kiliseler
ve Liseler isimli grup da okulun tek olumlu yanının arkadaşlıklar
olduğunu belirtmiş:
Okulu
geçelim, orası tam bir felâket
Arkadaşlar
da olmasa insana işletir cinayet
(Kiliseler
ve Liseler - “Öz-günüm”)
Şu
satırlarda da okul, bahar kokusunun zıddı olarak kullanılmış:
Ne
acı ne zevk ne okul ne bahar kokusu
Hiçbirini
hak ettiğimi düşünmüyorum doğrusu
(Kiliseler
ve Liseler - “Bırakın Beni”)
Zen-G'den
kantinlerle ilgili bir eleştiri gelmiş:
Zoraki
kantinlerde sağlıksız atıştır
Üç
liraya hamburger, Mc Donalds ile yarışır
(Zen-G
- “Çomak”)
Red,
okulun hayatla alakasının olmadığını belirtmiş:
Cevabı
bilenlerin parmak kaldırdığı bi' yer (saçma)
Hayatla
alakası yoktan daha az
(Anıl
Piyancı & Red & İndigo - “Okul” [Red])
Norm
da okulun insanın çocukluğunu yaşamasına engel olduğunu
düşünüyor:
Tanrı'nın
bu sanatını insan harbi zorlamış
Yapmacık
bi' sistemin hiçbi' amacı kalmamış
Hayat
tiyatro sahnesi, dünya oyun bahçesi
Oynayan
çocukların neden sıfırlı karnesi?
(Norm
Ender - “Sözlerimi Geri Alamam”)
Hayatla
alaka denince insanın aklına hayat okulu kavramı geliyor tabii.
Rapçiler hayatla alakasız okullardan ziyade hayatın kendisinden
bir şeyler öğrendiklerini söylüyorlar:
Kulaklarımda
senfoni; çocuk, silah, siren sesi
Dudaklarımda
bir küfür ki bak hayat fakültesi
Master'ım
bu burjuva, sanatta gerçek arıyorsan
Gözlerimde
cümle çok, yazma dilimi biliyorsan
(Norm
Ender - “Çıktık Yine Yollara”)
Birden
öğretmen sokaklar oldu ki okuldan zordu
Küçük
beyinler yanlış bilgi dolu, zihinler yorgun
Omuzlar
çökmüş; düz bi' sırt gösterin bana
Robotik
bir gülücük konmuş asık suratlara
(...)
Ve
şimdi hayat okulunda ilk yılımdayım, öğreniyorum
Ama
o kadar çok yalan var ki öğrenmek istemiyorum
(Ais
Ezhel - “Hayat Dersi”)
Hocam
100 verdi, Tanrı tuttu 100'ü sildi
(“Okul”
[Red])
Hayat
okulundan geçtik, yemezler
(Fuat
& Ceza - “Sıkuul of Hardnaks” [Fuat])
Okullarda
kişisel farklılıkların ve yeteneklerin önemsenmemesi de büyük
bir sorun:
İlkokulumu
boyadım kendim sprey boyayla
Temizlendi
okulum dört milyon kovayla
Vandalizm
bu değilse ne
(İndigo
- “Rapi Bilcen”)
Kimim
ben ve nerede o aradığım tatlı huzur
Bütün
yetilerimi çekip aldı benden sanki okul
(Kiliseler
ve Liseler - “Öz-günüm”)
Ders
kitapları dolayısıyla ağırlık yapan çanta da unutulmamış:
Sırtımda
çanta var, devenin hörgücü
(Zen-G - “Çomak”)
Okullardaki
kılık kıyafet uygulamasından da hazzedilmiyor:
Herkes
tek tip giyiniyo', niye
Fakir
zengini kıskanmasın diye, tabii yerse
Yemedik,
mecbur eğdik boyun
(“Okul”
[İndigo])
Öğretmenime
karşı çıktım, ben özgürüm! Köle miyim ben?
“Bu
kravatı takmazsan seni bi' daha görmiyim len”
(Ais
Ezhel - “Hayat Dersi”)
Da
Poet ise kılık kıyafetinin düzgün olduğunu, ama asıl önemli
olanın o olmadığını dile getirmiş:
Lise
gömleği gibi derli toplu olmadı aklımın içi
(Da
Poet - “Lise Gömleği”)
Kılık
kıyafet kurallarına karşı hareket etmek bazı kötü yaptırımlara
sebep olabilmekte:
Yazık
bu canlara, neymiş, onlar “gelecek”miş
Gömleği
içine sokmazsa iyi bir tokat gelecekmiş
(Ais
Ezhel - “Hayat Dersi”)
Sıraya
geçice'm ama, yine yok kravat
Hemen
düşünüp o anda hocaya bi' yalan at
“Hocam
valla...” “Kaçıncı oldu?” der, “Anıl bana bak”
Tekrar
edersem eğer acımadan atacak
Olan
oldu sonunda, ben yedim tekme
(“Okul”
[Anıl Piyancı])
Öğretmenlerin
dayakçılığı sadece kılık kıyafet yönetmeliğine karşı
gelinmesinden kaynaklanmıyor tabii ki; çeşitli sebeplerle dayağa
başvurulabiliyor / başvurulabiliyordu maalesef. Rapçilerimiz bu
konuda da oldukça dolu:
Hoca
tokadıyla pervanecesine ters dönen öğrenciler
Sizi
üniversiteden değil toplama kampından gönderdiler
(...)
Saçını
süpürge eden anneler
çocukları
okula dayakla disiplin için gönderdiler
(“Sıkuul
of Hardnaks” [Fuat])
Pergelleri
bize cengâver gibi tanıtan
T
cetvellerini kaldırıp kafamıza vuran
işkenceci
eğitim; diplomatik eziklikte
boyun
eğdiren insan
Vurduğu
yerde gül mü bitmiş
Kâbusa
döndü her gecem
(“Sıkuul
of Hardnaks” [Ceza])
Şiddetin
sadece fiziksel olanından değil, psikolojik olanından da şikâyet
edilmiş:
Beynine
kazma vurdular her derste
“Fazla
var sende, azma lan.” dediler, sevdiremediler
Güldüremediler
Uğraştılar
ama öldüremediler
(“Sıkuul
of Hardnaks” [Ceza])
Kızarlar
bana söylediğimde “Sen dayakçısın.”
Notla
tehdit var, “Sınıfta kalmaya meraklısın.”
(Zen-G
- “Çomak”)
Dersi
vereni sallamazsan kaybederdin
çünkü
yazılı sonucu verilen not değil, hayat yolundu
(Saian
- “Sistem ve Sitem”)
Bi'
öğretmenim arkadaşıma dedi “s**tir ol git kal**k.”
(Ais
Ezhel - “Hayat Dersi”)
Göze
batınca, susmayınca bana da kanca taktılar
Sanki
şimdi susuyorum, korkmam hiçbir kaçıktan
Ben
bir mumdum aslanım, beni de böyle yaktılar
Ben
de hırs yapıp bitirdim okulu sonra açıktan
(Norm
Ender - “Sözlerimi Geri Alamam”)
Öğretmenlere
yönelik eleştiriler sadece şiddet konusuyla sınırlı değil.
Örneğin Sokrat St öğretmenlerin meslekleriyle ilgili
motivasyondan yoksun olduklarını dile getirmiş:
Öğretmen
atanacak ama arası yok
(Şanışer
vd. - “Susamam” [Sokrat St])
Ais
Ezhel de öğretmenlerin velilerle ilişkilerindeki samimiyetinden
şüphe etmekte:
Hocalar
ailelere yalakadır, hepsinin bi' çıkarı vardır
(Ais
Ezhel - “Hayat Dersi”)
Zen-G,
öğrencilerin okul nöbetçisi yapılmasını öğretmenlere hizmet
olarak nitelemiş:
Bugün
nöbetçiyim, öğretmen ayakçısı
(Zen-G
- “Çomak”)
Red,
öğretmenlerin kendi branşlarında iyi olmalarına rağmen “hayat
bilgisi”nde (öğrenci psikolojisinden anlama ve ona rehberlik
edebilme, insanlarla iyi ilişkiler kurma, dersleri hayatla ilişkili
şekilde işleme vs.) zayıf olduklarına değinmiş:
Branşında
iyi hocalar, eksik hayat bilgisiyle
betondan
bi' çöplükte yoktan doğamaz
(“Okul”
[Red])
İndigo
bazı üniversite hocalarıyla ilgili haklı bir tespitte bulunmuş:
Öğretmen
girer der ki “Gençler ben öğretmem,
Burası
lise değil, içeriği de sen ögren'cen
Ben
konu başlığıyla yetinirim zaten
Makale
yaz'ca'm, benim için angarya ögrenciler.”
(İndigo
- “Oku Genç”)
Saian
üniversite hocalarından da azar işitilebileceğini belirtmiş:
Mevzubahis
okul sana hiçbir b*k vermemiştir, profesörden papari yersin, notun
hep asgari
(Saian
- “Varolmanın Karşı Konulmaz Hafifliği”)
Sagopa
ve Muhalif de öğretmenleri ideolojik fikirleri dolayısıyla
eleştirmişler:
Barış
hududuna mermi atanların akıbetini yazan hocalarım oldu savaş
yanlısı
(Sagopa
Kajmer - “Didaktik Kitaplar”)
El
kadar bebeye siyâset dayatan öğretmen düzenbaz
(Muhalif
- “Hayat Okulu”)
Kiliseler
ve Liseler grubu da öğrencilerin düşüncelerinin ve
davranışlarının belli kalıplara göre şekillendirildiği eğitim
sistemine karşı kendi yaptıkları “uyandırma servisi”nden
öğretmenlerin hazzetmeyeceğini belirtmiş:
Başka
çıkış yok, dinle beni
En
korktuğun şey benim vazifemdir
Kirli
beyinleri yıkarım ben
Bunu
ister ne patronun ne de öğretmenin
(Kiliseler
ve Liseler - “Cehennemin”)
Bu
ve bu gibi sebeplerle öğretmenlere bazı yakıştırmalar da
yapılmış:
Öğrenmek
güzel ama öğretmen öcü
(Zen-G
- “Çomak”)
Mükemmel
öğretmenler de var ama çoğu hıyardır
(Ais
Ezhel - “Hayat Dersi”)
Yine
bu ve bu gibi sebeplerle öğretmenlerin gereksiz insanlar olduğunu
düşünen rapçilerimiz olmuş:
Hayat
kumardır, oyna 21 tutmaz blackjack
Hayat
kader senindir, evrendedir tek gerçek
Öğretmek
için hiç gerek yoktur öğretmene
Okuldan
attılar ama devam ettim öğrenmeye
Okumamak
belki öğretmişti bana okumayı
(Ais
Ezhel - “Hayat Dersi”)
Ne
okulu len? Okula uymadım hiç
Zihnimi
ben yönlendirdiğimden öğretmene gerek duymadım hiç
(Contra
- “Kibir”)
Fuat
öğretmenlere o kadar kızgın ki şöyle bir tasarıda bulunuyor:
24
Kasım olursa kara çelenk gönder
(“Sıkuul
of Hardnaks” [Fuat])
Ais
Ezhel'se hocaların şerrinden Allah'a sığınmış:
Dualarımla
Tanrı'm uzak tut beni hocalardan
(Ais
Ezhel - “Hayat Dersi”)
Ezhel'in
dediği gibi “mükemmel öğretmenler de var”dır tabii; mükemmel
olmasalar da işini iyi yapanlar da vardır. Rap müzik bize bardağın
boş tarafını gösteriyor ki o boşluk dolsun. Hatta konuyla
alakalı olmayan bir şarkısında Sokrat St şöyle diyor: “Bardağın
dolu tarafına bakamam aga, bana geriye kalan o yarıyı doldur.”
(Patron & Sokrat St - “Olmaz”) (Bardağın dolu tarafına
-eğitimin önem ve gerekliliğinden bahseden şarkılara- yazımızın
sonunda değineceğiz.)
Okullarla
ve eğitimle ilgili bir diğer eleştiri konusu da maliyet. Kırtasiye
malzemeleri, kılık kıyafet vb. için yapılan harcamalar sebebiyle
öğrencilerin ve velilerin sırtına epey yük binmekte:
İlkokulda
mecbur edilen yakası bembeyaz bi' mavi önlük el yakardı
(Saian
- “Sistem ve Sitem”)
Zarfa
koyduğum parayı haram ettim
Müdürün
cebine girenin
Hepsini
zıkkım döktüm
(“Sıkuul
of Hardnaks” [Ceza])
Yardım
adı altında toplanan paralar
Spor
ayakkabı yasak ama cepte para var
Üstüne
yazı yazma, eskimesin sıralar
Karne
için bile para lazım bu aralar
(...)
Öğretmen
satıcı, öğrenci müşteri
Biz
sadece parasız eğitim istedik!
(Zen-G
- “Çomak”)
Ceza
paralı eğitimin, işlevini tam olarak yerine getiremeyeceğini
düşünüyor:
İnsan
paralı eğitimle ne kadar âlim olabilir bilmem ama böyle giderse
geri kafalı adamlar çoğalacaklar herhâlde bu memlekette.
(Ceza
- “Tek Bir İhtimal Var”)
Eğitimin
maliyetli bir iş olması fırsat eşitsizliğini de beraberinde
getirmekte; rapçiler bu konuda da şikâyetçi:
Kayıt
parası istediler
Gücü
yeten ailelere
özel
kolej diktiler
Züğürtlerin
yüzüne dahi tükürmediler
(“Sıkuul
of Hardnaks” [Fuat])
Mezun
olacağım
Cash
para, diploma ver bana
Para
yoksa ter dökmeliyim
Eğitimde
fırsat eşitliğini fırsata çeviren bi' üniversiteliyim
(...)
Sokak
başı üniversite, ama köy okulları çok terste
(...)
Zengin,
fakir ayrı
Torpile
ya da parasına göre kayırır
Eğitim
endüstridir
İnşaattan
rant sağlamakla aynı
Kiminin
kitap alacak bi' parası yok
(“Susamam”
- [Sokrat St])
Para
her daim sayılı olduğundan fakülteye vasıta tabanvay
(İndigo
- “Oku Genç”)
Fırsat
eşitsizliği öğrencilerin psikolojisini, arkadaşlıklarını da
etkileyen bir olgu:
Otobüsten
iniyo'duk, servisten
yükselir
kahkaha, bizde yok neşe
(“Okul”
[İndigo])
Fırsat
eşitsizliği sadece varlıklı ve yoksul ailelerin farkından
kaynaklanmıyor:
Mültecîler
sınavsız girer; devlet öder bursu, harcı
(Muhalif
- “Hayat Okulu”)
Sırat,
üniversitelerde yaz okulu için istenen paralara ve özel
üniversiteye giden öğrencilerin kibirli tavırlarına şöyle
tepki vermiş:
Ne
faşistim ne komünist, sadece parasızım!
S**eyim
istediğiniz yaz okulu parasını!
Özel
üniversitelinin anlamsız havasını!
(Sırat
- “Bu İşler”)
Fuat
da öğrencilerin hava atma meselesine değinmiş:
Hava
atmak mı üniversiteye gitmenin sebebi?
(“Sıkuul
of Hardnaks” [Fuat])
Muhalif
de olan haricinde olması gerekenin ne olduğuna değinmiş:
Birisi
kıytırık bi' devlet okulunun birincisi
Birisi
pahalı bir kolejin şımarık öğrencisi
Fırsat
eşitliği olmadan aynı sınava girmemeli
Âdil
değil bu sistem; yok bu terâzinin dengesi
(Muhalif
- “Hayat Okulu”)
Üniversitelerle
ilgili eleştiriler de var. İndigo, buranın bir bilgi yuvası
olmaktan çok bir devlet kurumuna benzediğinden ve öğrencilerin
beklediğini veremediğinden bahsetmiş:
Derse
girince anlıyo'sun ki önceden kurduğun planlar uygulamak için
fazla ütopik
Burası
bildiğin devlet kurumu gibi, idare edilen büyük çapta lise, işler
bürokratik.
(İndigo
- “Oku Genç”)
Mehmet
Toksoy akademik kadroların durumunu eleştirmiş:
Bilgi
erdem yok eder bu Şengör gibi domuzlarda
Buna
alkış tutanlarsa akademide omuzlarda!
(Mehmet
Toksoy - “Normalliğin Deliliği”)
Joker,
öğrencileriyle flört eden hocaları / hocalarıyla flört eden
öğrencileri eleştirmiş:
Neden
kızlar üniversitede profesörlerin kolunda?
(Joker
- “Bang Bang”)
Sırat
da üniversitelerdeki kamplaşmaları ve buna ses çıkarmayan
üniversite yönetimlerini eleştirmiş:
Fakültem
konser afişlerimi yırtar ama
bölücü
bölümün eylemlerine karşı susar!
(Sırat
- “Bu İşler”)
Fuat
polis kolejleriyle ilgili bir eleştiride bulunmuş:
Polis
kolejinde öğretilen
rüşvet
mi yoksa işkence mi?
(“Sıkuul
of Hardnaks” [Fuat])
Muhalif
de teknik liselerle ilgili bir eleştiri yapmış:
Bilim
ve teknikten bîhaberdir yüzlerce teknik lise
(Muhalif
- “Hayat Okulu”)
Bilimden
uzaklaşanlar sadece eğitim kurumları değil, eğitime destek
verdiği kabul edilen kurumlarda da benzer aksaklıklar mevcut:
Bilime
değer vermediğimiz örneklerle kanıtlı
Okunmuş
pirinçle üflenmiş peynir proje sayıldı
Hayvanat
bahçesinden gelen birisi başkan yapıldı
O
TÜBİTAK'ın reddettiği gençler dünyâca tanındı
(Muhalif
- “Hayır”)
Eğitim
öğretim kurumlarında, işe alımlarda ve atamalarda başvurulabilen
torpil de eleştiri konusu ediliyor:
Devir
oldu torpil avı, bolca sövün
(Ressira
- “Where is My Money?”)
Milletvekili
bi' tanıdık mı, vov!
Beni
anlaman da bu mantıkla zor
(“Susamam”
[Sokrat St])
Eğitimin
süresi de rapçilerin eleştiri konusu yaptığı hususlardan.
Derslerin erken saatte başlamasından hazzedilmiyor:
Alınır
bir ton kitap, hepsi birbirinden berbat
Bir
de bütün bu hiçbir şey için erken kalk
(İndigo
- “Oku Genç”)
Çalar
saatin sabah 6'da çalışır
(Zen-G
- “Çomak”)
Sabah
uyandım, çünkü kural varsa uyarsın
(...)
Sabah
alarmla kalkacaksam akşam huzurlu yatmıyorum.
(Kiliseler
ve Liseler - “Öz-günüm”)
Anıl
Piyancı da meseleye alaycı bir şekilde yaklaşmış:
Sabahın
köründe kalkıp okula
gitmek
zor gelirdi benim k*çıma
Her
gün saat 7, bakıyorum aynaya
Dönmek
istiyorum geri yatağa
Ama
yap'çak bi' şey yok, devamsızlığım çok
Okuldan
atılsam ailem olur şok
(“Okul”
[Anıl Piyancı])
Eğitim
uzun yıllar alan bir süreçtir; Saian da daha çocukluğunu
yaşayamadan okula başlamış olmasından şikâyetçi:
İlkokulda
başladım ben
Gözümü
açtım okuma yazma gördü gözlerim
ki
memlekette yanlış eğitim orada başlamıştı
(Saian
- “Sistem ve Sitem”)
Sagopa
da eğitimin uzun sürmesinden yakınmış:
Bir
okumuşum tam on beş sene sürece
(Sagopa
Kajmer - “Didaktik Kitaplar”)
Eğitimin
standart süresi aşıldığında durum daha kötü oluyor tabii; bu
durum kişinin psikolojisini olumsuz etkilemesi yanında ailevi
problemlere de yol açabiliyor:
Şu
an 26 yaşındayım, mezuniyet 27 (Oha!)
Bölüm
beş seneydi, dokuz oldu; senenin sonunda
“(Çüş!)
Yeter artık oğlum lan!” di'cek babam
O
demeden geçir'ce'm bi' ip boynumdan
(“Okul”
[İndigo])
Sonunda
istenen / beklenen karşılık alınsa bunlardan bu kadar şikâyetçi
olunmayabilir ve meseleye “Dikensiz gül olmaz.” mantığında
yaklaşılabilir; ama durum öyle değil maalesef. Okuyanın
istediğine erişememesi bir tarafa, başka yollardan çok daha iyi
imkânlara erişen insanların varlığı da öğrencilerin
psikolojisini kötü etkilemekte:
Tasa
mı kaldı bak o popçuda
Topçular
ise sakat işe kondular
11
sene okudu bu devlet insanı
Ne
ev ne araba ne parası var
(Ressira
- “Where is My Money?”)
Eğitimin
meslek odaklı olması ayrı bir sorunken, odaklandığı şeyi de
düzgün yapamaması, sorunu tepeden yuvarlanan kar topu misali
büyütüyor. Zen-G, eğitimin meslek odaklı olmasından ve icra
edilecek mesleğin elle tutulur bir getirisinin olmamasından
şikâyetçi:
Öğrenci
stajyer, ucuz iş gücü
(Zen-G
- “Çomak”)
İstihdam
sorunu direkt olarak eğitimle ilgili bir sorun değilse de eğitimin
işlevsizleşmesi demek olan bir sorun:
Oku
genç, askerisin işsiz ordusunun
(İndigo
- “Oku Genç”)
Hayatta
kastırdın, paranı bastırdın
Bir
sürü diploma aldın, bu da senin master'ın (Klipte el hareketi
çekiyor)
Çeyrek
asır okuduktan sonra işsiz kalırsın
Sebep:
“Maalesef bizim için çok yaşlısın.”
(Dr.
Fuchs & Ses-Kes - “İnsanlık Bitiyor” [Fuchs])
Ne
büyük ülkeyiz ki işsizlerimiz yüksek lisanslı
(Muhalif
- “Hayat Okulu”)
İnsanlar
işsiz kalmak istemiyorlarsa okudukları alanda çalışmayıp,
asgari ücrete talim etmek zorundalar:
Ben
mezun oldum
Yarattığınız
sistem yüzünden bi' serseriyim
Ben
mezun oldum
Ya
kasiyer olayım ya da sinemada sana yer göstereyim
(“Susamam”
[Sokrat St])
Bu
durum, gençlerin stresli olmalarına ve gelecekten umudu kesmelerine
yol açıyor:
Gelecek
kaygısı durumum berbat.
(Gizem
- “P.I.M”)
Anladım
ki hayatımın cehennemden farkı yok
Gelecek
kaygısıyla az mı ağladım ben yere çöküp de
(Ais
Ezhel - “Hayat Dersi”)
Kendine
gelecek kuramamak sadece istihdam sorunundan kaynaklanmıyor tabii.
Borz Amedra, önceden belirlenmiş bir çizgi üzerinde yürütülen
gençlerin kendi kararlarını almakta ve kendi ayakları üzerinde
durmakta zorlanacağını söylüyor:
Öğreneceğim
her şeyi siz seçiyorsunuz
Kendine
kurayım nasıl gelecek?
(Borz
Amedra - “Ütopya”)
Dersler
ve sınavlarla ilgili de epey eleştiri var. Norm'dan fizik dersiyle
ilgili esprili bir eleştiri gelmiş:
Hep
kötüydü derslerim, komikti okul yıllarım
Fiziği
sevmemiştim hiç, dedim ki “Bomba yapmıcam”
Evrenin
bu sorununu duygusal cevapladım
Çok
güzeldi esprim de sevmemişti kel hocam
(Norm
Ender - “Sözlerimi Geri Alamam”)
Bir
diğer ders de Zen-G'den eleştiri almış:
Beden
dersindeki hayali toplar
Öğretmen
ister, başkan parayı toplar
(Zen-G
- “Çomak”)
Ais
Ezhel, derslerin hepsini sıkıcı bulduğu için şöyle bir cümle
kurmuş:
Ders
zilinin çaldığına kim sevinmiştir ki
(Ais
Ezhel - “Hayat Dersi”)
Saian
da yabancı dil derslerini / yabancı dille verilen dersleri
eleştiriyor:
Zaten
ilkokul biterken adres belli oldu
Türkçe
haricinde herhangi bir dille verilen eğitimdi
Çok
severdi devletin bakanları, zorla kafama teptiler
Bu
İngilizce, Almanca; anlamam da
(Saian
- “Sistem ve Sitem”)
Okullarda
derslerin nitelikli işlen/e/memesi sebebiyle gençlerin başka
arayışlara girmesinden de şikâyetçi olunuyor:
Dershânelere
mecbûr kılar müfredât ve tedrisat
(Muhalif
- “Hayat Okulu”)
Eğitimin
sınav ve not odaklı olması da rapçilerimiz tarafından
eleştirilen önemli bir husus:
Derste
görmediğin yerlerden sınavda sorumlusun
(Muhalif
- “Hayat Okulu”)
Onlarca
sınav, gencecik beyinler için cinâyet
(Muhalif
- “Hayat Okulu”)
Eğitimin
sınav odaklı olması, gençlerin test kitaplarından kafalarını
kaldıramamalarına yol açıyor:
Lise
çağlarında çağlamak değildi, test çözerdim
Her
bi' soruda düşlerim uzar giderdi
Hayaller
yasak, mutluluk yalan, lise bitti
(Saian
- “Sistem ve Sitem”)
Sagopa
da okuldan mezun olmayı sınav kâğıtlarından kurtulma olarak
nitelemiş:
Bilgilerimi
çöpe attığım defterlerimde bıraktım
Ve
soru kâğıtları artık yok önümde
(Sagopa
Kajmer - “Didaktik Kitaplar”)
Mezuniyete
kadar da teneffüsler ve gün bitişleri kısa süreli birer kurtuluş
vesilesi oluyor:
Bak,
yüzüme gelemeyen tebessümü
teneffüste
buldum, coştum
(“Sıkuul
of Hardnaks” - “Ceza”)
Dersler
biter nihayet, kurtuluruz
Dönebiliriz
artık inimize, ah ne memnunuz!
(Kiliseler
ve Liseler - “Öz-günüm”)
Notlarla
ve bir iki sınavla (liseye giriş sınavı, üniversiteye giriş
sınavı vs.) geleceğin şekillenmesi meselesi de son derece can
sıkıcı; Saian bu konuda da sitem ediyor:
Dersi
vereni sallamazsan kaybederdin
çünkü
yazılı sonucu verilen not değil, hayat yolundu
(Saian
- “Sistem ve Sitem”)
Mehmet
Toksoy da bir çağrıda bulunmuş:
Tek
sınavla geleceğe jop sokmayın
(Mehmet
Toksoy - “Dejenere”)
Özellikle
bu “geleceği şekillendiren” sınavlarda kaçınılmaz olarak
tercih edilen test tekniği, Ais Ezhel'i de şıklı sözler yazmaya
sevk etmiş:
Dedim
ya hayat b*ktan moruk, hayat cehennemin dibidir
Aşağıdakilerden
hangisi doğru şık ve rey MC?
A)
Ölüm
B)
Zulüm
C)
Acı
D)
Hepsi
(Ais
Ezhel - “Hayat Dersi”)
Eğitimin
sınav odaklı oluşu, kontenjanların ve istihdamın yeterli
olmayışı insanları bir tür yarış içerisine sokmakta. Bu
konuda da Zen-G ve İndigo şöyle diyorlar:
Kankalar
sınavda birbiriyle yarışır
(Zen-G
- “Çomak”)
Bütün
eski öğretiler miadını doldurdu
Herkes
yarış yapıyo', kim daha acımasız
Zarar
verme üstüne kurulu bir sistem bu
İnsanları
bölerek acılı ya da acısız
(İndigo
- “Oku Genç”)
Sınavdan
geçmeye odaklı bir eğitim, uzun vadede de diploma almaya odaklı
bir eğitim demek. Rapçilerin gözünde diploma da değersiz,
işlevini yitirmiş bir şey tabii:
Okusam
ne olacak be, ne yapıca'm bu diplomayla!
Ne
farkı kaldı bunun geleceğimi karartmaktan?!
(Sokrat
St & Burak Alkın & Contra - “Zor Bir Gün” [Sokrat St])
Hedef
diplomaysa geri gelsin çocukluk
(Mehmet
Toksoy - “Aykırı”)
Yüksek
öğrenim görmek, diploma sahibi olmak, yabancı dil bilmek vs.
elbette insanın gerçek anlamda donanımlı olacağı anlamına
gelmiyor. İndigo ile Kiliseler ve Liseler grubu işin bu noktasına
değinmişler:
Birçok
hıyarla tanıştım iki yabancı dil bilen
Bir
ton kıskanç gördüm imrenerek diş bileyen
Kompleks
yaptılar kendilerini küçük görüp
Kâğıt
parçasından ibaret sandı dünyayı
(İndigo
- “Oku Genç”)
Öyleyse
azizim dile gelsin hakikat, görelim kim kimin nesi
Zenginken
birisi nutuk atıyorsa bilin ki onun sesi bir desisedir
Bir
kurum ve kuruluşa bağlıyken debdebe değil de nedir sevgisi
Mühim
değil asla diploması, saçlarını ağartması, ne çok şey
bilmesi
Okuma
mı bilirdi Ebu Zerr; parası, arkası mı vardı?
Onda
bir mavzer cesameti, kanayan yarası, bir davası vardı
İstedi
ki ortada sınıf, sınır, sömürü ve savaş kalmasın
İstedi
ki bu düzen böyle gitmesin, karanlıklar aydınlansın
Aydınsa
sosyal statüsünü bırakıp yerine vicdan koyacaktır
Aydınsa
halk gibi yarı tok yarı aç, mülksüz ve namsız yaşayacaktır
Aydınsa
bilginin önüne özünü ve bilincini koyacaktır
(...)
Ey
aydın geçinen ahmak cahil,
Ebu
Cehil de üç dil bilirdi
Fakat
hakikati söyleyen o değil,
Okumayı
bilmeyen Ebu Zerr'di
Yani
halkın kahrını çekmeli aydın
Onu
tanımalı ki yapmasın yanlış.
Üstten
bakabilsin fakat yine de
Halkla
dost olsun, onu bırakmasın yalnız.
Sevsin
halkı
Fakat
onu sevmek falan olmaz, diyor Anton Çehov
Çünkü
kusuruyla seversin birini,
Oysa
senin onu düzeltmen gerekiyor
ki
kendi yanlışını doğrulamasın halk başka yanlışlarla
(Kiliseler
ve Liseler - “Aydın”)
Eski
nesilden insanlar yüksek öğrenim okumamış ve bu yüzden iyi
ekonomik şartlara erişememiş oldukları için kendi çocuklarına
okuma konusunda sık sık telkin vermektedirler. Eğitim öğretim
kurumlarının artması, zorunlu eğitim süresinin uzaması, iş
bulabilmek için aranan niteliklerin gün geçtikçe artması gibi
sebepler de gençlerin yüksek öğrenime yönelmesini kaçınılmaz
kılmıştır; ancak bu sefer de durum, “1. köprü doludur.”
diye düşünerek 2. köprüye yönelen araçların orayı tıkaması
kabilinden, yeni bir tıkanıklığa evrilmiştir. İndigo da günümüz
şartlarına bakarak, anne babaların yüksek öğrenime ve diplomaya
yükledikleri anlamla alay etmekte:
–
Çok
mu istiyo'n üniversiteyi?
–
Çok
istiyo'm.
–
Niye?
–
Okumazsam
aç kalırım, kız vermezler bana. N'apacağım peki? Okumak
zorundayım. Okumalıyım.
Üniversite
okumak birçoğunun hayalidir
Çünkü
diplomayla her kapı açık bayağı, denir
Yalanlara
kanan gençler eğitimi seçer
(...)
Birçok
insanın yoktur yüksek okul diploması
Bizde
de olmazsa yaramayız hiçbir b**a
Derler
ki “Olmamasının sıkıntısını çektim,
olsaydı
daha yükseklere terfi et'çektim”
(İndigo
- “Oku Genç”)
Fuat
da annesinin okulla ilgili ısrarlarını “başının etini yemek”
olarak nitelendirmiş:
Okul
okul, dedin
Başımın
etini yedin
(“Sıkuul
of Hardnaks” [Fuat])
Mahzen
de benzer bir sitemde bulunmuş:
Elini
cebine götür, son kuruşunla yetin,
Anan
baban elli defa sana “Oku” dedi,
Sen
de dedin “Fame ol'ca'm ya da b**u yedim.”
Bu
satırda konu benim bro, konu derin!
(Mahzen
- “Kan Nehri”)
Gençlerin
anne babaların yönlendirmesiyle hareket etmeleri, onların istediği
bölümü okumaları ve onların istediği mesleği icra etmeleri
şeklinde tezahür edebiliyor. Böyle olmasa bile bu yönde bir
baskıya maruz kalabiliyorlar. Her kafadan bir ses çıkıyorsa durum
daha da vahim hâle geliyor ve ortaya ne istediğinin
önemsenmediğini, ailesinin onu anlamadığını ve ona gerçekten
değer vermediğini düşünmeye başlayan ve kendisini bu dünyada
fazlalıkmış gibi hisseden bir birey çıkıyor:
Oku
genç, annenler anlatıp gurur duysun
(İndigo
- “Oku Genç”)
Aileler
çocuğuna bağırır, yarın sınavları vardır
(Ais
Ezhel - “Hayat Dersi”)
Karne
kokusu, gençler intihar eder
Babamın
elinde kemer
(“Sıkuul
of Hardnaks” [Fuat])
Bi'
not kırıksa çocuğun tek işi torna yâhut têsisat
Kimisi
karne baskısından odaya kapanıp intizâr eder
..ve
kimisi “hayat bilgisi”nden çakıp intihar
(Muhalif
- “Hayat Okulu”)
Hayaller
yasak, mutluluk yalan, lise bitti
Sonra
başka seçenek kalmamış bana
“Doktor
oluca'n.” derdi bana annem,
Babama
sorsan “Doktor olma, mühendis ol.”
(Saian
- “Sistem ve Sitem”)
Ailem
dedi ki bana
“Boş
durmak olmaz”
Gerekiyo'du
para kazanmak
Benim
işim değildi patates kızartmak
Bıktırdım
oradaki müdürü bir buçuk ayda
Balık
restoranında yıkadım bardak
Ama
dayandım ona da bir hafta
Anladım
benden barmen olmayacağını
Bardan
içkileri çaldığım anda
(Stabil
- “Serseri Bey”)
Benim
için hoş hava, benim işim boşlamak
“Ama
olmaz Anıl, kalk okula koş,
Yolunu
tut okuyup, adam ol mecbur”
Benden
olmaz ki devlete memur
(“Okul”
[Anıl Piyancı])
Gençler
uçurumun eşiğindeler
Ama
bu senin suçun değil yeğen
Çünkü
fikir üret isterdi fikri hür olsaydı eğer senin peder
(Contra
- “Kibir”)
Ailenin
kişiyi yanlış yönlendirmesi ve bunun kişide açtığı yaralar
Sehabe'nin “Babalar da Büyür” parçasında ana konu olarak
işlenmiş:
Beni
yıkamacı, yağlamacıya verdin yaşım yedi
Sokakta
top oynayacakken sanayideydim
“Hayatı
öğrensinler yazları çalışarak” dedin
Bi'
şey yapmak istedin de bu doğru değildi
Sana
karşı çıkmak gücüm ve huyum değildi
Marangoza
verdin sekizde, bu oyun değildi
“Eti
senin, kemiği benim” diye el sıkıştınız
Ben
kurbanlık koyun değildim
Ertesi
yıl marangoz, yine bobinaj, seramik
Her
yaz böyle devam ettik
(...)
Bu
bence fazlaydı ve doğru değildi
Zorla
çalıştırdın, sağduyulu değildin
Bütün
mahalle üzülür ve sana kızardı
Ama
sen çalışkandın, hep hırslandın
“Neden
psikolog değilsin?” sorusu çok bak baba
Müziği
seçtim diyorum, idealist olmak falan
Anlayacağın
cevabım hep melekti
Çünkü
çalışmaktan her zaman nefret ettim
(...)
Sustum
bu seni rahatsız etmedi
Beni
anlamayacağın için bahsetmedim
Çünkü
sen de öyle büyümüşsün, haklıydın
Haklı
sayılmasan da farklıydı
Hiçbi'
yağmur ruhumu temizlemiyo'du
Üzüldüğümü
falan görmenizi istemiyo'dum
Hayat
ölüm gibiydi, belki son andaydım
Bi'
yıl ne sizle oturdum, ne de salondaydım
Benim
gibi bir değil, binlerce var
Soru
bile sormadan dinler cevap
Tembellik
değil bizim istediğimiz
Sadece
sormalıydın ne istediğimi
Biri
traktör tepesi, biri tarlada
Biri
çay toplar koparmadan
Biri
inşaatta, biri hayvan bakar
Bizi
görmeniz için saymam mı lazım?
(Sehabe
- “Babalar da Büyür”)
Gençlerin
kendi istedikleri alanlara yönelmesi ailelerin gözünde
itibarsızlaşmalarına sebebiyet verebiliyor; hâliyle rapçilik de
ailelerin gözünde itibar kaybı yaratan bir seçim oluyor:
Canlanır
elimde mikrofonum
“Rap'i
boş ver, okul oku bir b*k olup”
(Vesca
- “Ütopya”)
Annemin
gözünde bi' ucubeyim sevin; ama istediğim mühendis veya doktor
olmak değil.
(Mahzen
- “Ben Gibi Olmayın”)
Olamasam
da ailemin gözünde hiç adam gibi birisi
Oğlunuz
küfürlü boş şarkılar yapan biri.
(Hidra
- “Gibi”)
Aile
dışında çevre de kişiyi yanlış yönlendirebiliyor:
Önce
“Çok güzelsin sen” dedi çevrendeki herkes
Öyle
düşünür sandın ya evrendeki herkes
Yanıldın,
önem verdin bu tip şeylere, gören geçti
Dönüp
bakmadı bile, elinde kalan ne? Sönen gençlik
Özel
sandın kendini, fakat hiçbir şey üretmedin
Annen
baban kandırdı seni, her yaptığına gülüp geçti
Onaylandın
sandın, o kadar kolay mıydı sanki?
(Kiliseler
ve Liseler - “Sana Bahsetmek İstiyorum”)
Dr.
Fuchs da birtakım klasik öğütlerden şikâyet etmiş:
“Sessiz
ol” derler hep bize
Kulağımıza
üflerler nasihatler hep bize
Bu
kadar çaresiz mi ki haykırışlar?
Koşuyoruz
hep birlikte tekdüze
(“Sessiz
Ol” [feat. Sayedar])
Eğitimin
sınav ve diploma odaklı olması, ezber odaklı olmasını da
beraberinde getiriyor. Öğrencilere onların ihtiyaç ve
kapasitelerine göre bir eğitim verilmeyip, sınavlarda yüksek puan
almalarına uğraşan bu sistem, öğrencilerin düşünme, sorgulama
ve kendini geliştirme yetilerinin gelişememesine ve kendilerini
anlamsız bir döngünün içinde hapsolmuş hissetmelerine sebebiyet
veriyor. Rapçilerimiz ezbere dayalı eğitim hakkında da şöyle
diyorlar:
Ve
okulumu kırmışım, kırılmışım dünümde.
Şimdilerde
ezbere büyüdüğümü anladım, tekdüze.
(...)
Ata'mıza
rüsvayız, şimdi ben soruyorum sayın hocam: “Pişman mısınız?”
Gelecek
sizin eserinizdir, ezbere nesiller yoldalar
(Sagopa
Kajmer - “Didaktik Kitaplar”)
En
iyi düşünenin değil ödül; en iyi ezber yapanın, âbi
Okul
sıralarında robotlar yetiştiren düzen var
(...)
Eğitim
ezber odaklı, sorgulamak yok, itaat et!!
(Muhalif
- “Hayat Okulu”)
Sokrat
St ezberlemenin bir çeşit alışkanlık hâline geldiğine ve
insanın hangi amaca hizmet ettiği belirsiz bir öğrenme
faaliyetinde doygunluğa erişemeyeceğine değinmiş:
Soko
bakar camdan
Bir
yanda ağaçlar, bir yanda apartmanlar
Elimde
ağaçlardan yapılmış kitaplar
Tüm
cihanı ezberlesem gram rahatlatmaz!
(“Zor
Bir Gün” [Sokrat St])
Ezbere
eğitimin düşünme yetisini körelttiğini yukarıda söylemiştik.
İnsanın düşünme yetisini kullanamaması, onun gerçek manada
insanlaşamaması -başka bir deyişle kendini gerçekleştirememesi-
demektir; bu da eğitim denilen şeyin esası olduğu için, eğitimin
içinden eğitimin özü çıkarıldığında geride büyük bir
boşluk kalıyor:
Koyunlaştırılmış
bir nesil var karşımda üstelik
(Zen-G
- “Çomak”)
Dayatılan
zorâki bilgilerde morfin etkisi
Uyuşturulmuş
zihinlerle yaratılır kayıp nesil
(Muhalif
- “Hayat Okulu”)
Ezber
sadece kâğıt üzerindeki bilgilerle sınırlı değil, dünya
görüşleri ve yaşam tarzları da insanlara ezber yoluyla
dayatılabilmekte; bu da işin “okul dışı eğitim” boyutu:
Milyarlarca
insanla aynıysan kayboldun say.
Babanın
aklını, annenin kalbini taşıyorsan, ezberletileni yaşıyorsan
Hayallerin
dâhil senin değil, senin değil bu hayat.
Başkaldırmak
vaktidir. Çünkü bundan başka hiçbir şey seni sana sunamaz.
(...)
Bu
doğru, dediler, bu yanlış.
Şuna
alkış yakışır buna kargış.
Bu
komünist, Alevi, tarih ve sanat bu, tanış, zamanla alışırsın.
Bunu
hep söylediler, tarikat yurtlarında ve cemaat evlerinde.
Lanet
olsun! Lisede aldığım felsefe derslerinde bile.
Muhammed’e
bağım var, Nâzım’a da
Mevlâna
da okurum, bakarım Freud’a da
Kime
ne?
Hakk’a
da bilime de inancım var, inancım var hayata da
Akıl
bu, ruh bu, kalp bana bakar buruk susarsalar
Nasıl
olur nakil fikir, bırak gerçeği çekil geri!
(Kiliseler
ve Liseler - “Başkaldır”)
Karın
tokluğuna çalış karınca gibi,
Kırıntıları
topla karın ve ailen için
Katıl
bu kervana, durma; kalırsan dışında
karnın
aç öleceksin bir köpek gibi
Sana
kakalanan ne varsa iyiliğin için,
Buna
inan, kafanı kaldırma, zira
yeni
bir şey yok, her şey bildiğin gibi
Sen
cahil bir işçisin, hiçbir şeyi kurcalama,
yat
kalk çalış, içkini içip dertlen biraz.
(Kiliseler
ve Liseler - “Cehennemin”)
Bir
baba izler haberleri, endişelenir ve keser umudunu
dünyadan,
ve her sorumluluk bindikçe sırtına semer vurur durur
devlet,
gider huzur bulur dinden o da, uyuşturur kendini
Bir
Fatiha okusun diye yollar İmam Hatip'e küçük oğlunu
Karısı
ise mahalledeki o cinci hocaya kaptırır parasını
Oğlu
ise yakasını tarikatlara, ve her gün saptırır kafasını
Merhaba
der bipolar bi’ hayata, babası da
oy
verir gidip sırf namaz kılıyor diye hırsıza ve çaldırır
vergisini
Bu
hikâye sürer böyle
(Kiliseler
ve Liseler - “Kalbi Dolu Put”)
Borz
Amedra da sürüp giden bu düzeni distopyaya benzetmek yerine ironi
olsun diye ütopyaya benzetmiş. Neticede bu, birilerinin istediği
şekilde yürüyen bir düzen olduğu için, onlar açısından bir
ütopya olmuş oluyor:
Kalk!
N'oldu
lan? Bir şey değişmedi
Rüyanda
sen yine sorguladın
Uyandın,
uyanır uyanmaz yürümeni istediler senden uygun adım
Uyguladın,
sana ne dendiyse
Bir
robotsun ve kayıp duyguların
(...)
Burası
böyle ütopya, sevsen de sevmesen de
Senden
öncekiler uydular buna
Dokuz
- beş
Mutlu
sanarsın kendini, hâlbuki öyle değilsin
Bu
düzen sensiz madem, senin için her şey
Bunu
ona söyle, değişsin
(Borz
Amedra - “Ütopya”)
İmpala
da bu düzeni şöyle tarif etmiş:
Bildiğin
şey onların bilmeni istedikleri
Gördüğün
şey onların penceresinden gördüklerin
Duyduğun
şey onların senin kulağına fısıldadıkları
Hissedemediğin
şeyse seni habersiz kullandıkları
Senden
istenen: Büyü, oku, mezun ol, işe gir, evlen
Çoluğa
çocuğa karış, standart bi' hayata merhaba de
Yönetmek
kolay olur geçim derdine düşen kirlenmiş bi' adamı
(İmpala
- “N'olacak Hâlimiz?”)
Düzenin
kanıksanması; bu düzene uygun olan davranışların normal, uygun
olmayanların anormal olarak nitelenmesine ve alışılmamış işlere
yönelenlerin heveskârlıkla, maceracılıkla, hatta aptallık ve
delilikle itham edilmesine yol açmakta:
Bizi
normal denen saçmalığa beklediler
(Mehmet
Toksoy - “Kaosun Kutsal Kitabı”)
Okulda
2002’de lise koridorunda
lacivert
bi' hırka ve altımda kumaş pantolonla
bugünün
hayalini kurdum, dediler “Aptal olma.”
Benimse
hedefim oldu gemide kaptan olmak
(Joker
- “Bang Bang”)
Hep
imkânsız olduğu söyleneni düşledim ben
Bu
yüzden “Delirdin.” dediler ve tabii şairim bu yüzden
(Kiliseler
ve Liseler - “Başkaldır”)
Lan
derdi sevdik, hep direttiler
Yeni
bir sistem için ürettiler
Düşündük
hep, “deli” dediler
Nerdeyim
lan, hep mi eksiler?
(Alem
DM - “Deli Dediler”)
Yaşımı
silip bana da dediler “Erkek ol”
Sert
görünüp erkek oluyo' her keko
Kaç
defa bu bedeli ödedim? Ver dekont
Pes
etmedim, çalışa çalışa kırılabiliyo' her rekor
Denedim,
denedim, denedim, denedim, denedim yeniden
“Aklı
bi' karış havada, bu çocuk deli be.” dediler (Deli miyim ben?)
Bunun
da nedeni pederim, beni de delirten biri var
(Ceg
- “Tanrı”)
Kiliseler
ve Liseler'in kullandığı ve biraz yukarıda geçen “nakil fikir”
tabiri, akla öncelikle ideolojileri getirmekte. Cemil Meriç,
izm'leri idrake giydirilen deli gömlekleri olarak nitelendiriyordu;
rapçilerimiz de ideolojilerin düşünceyi körelttiğini düşünmekte
(Öte yandan, şarkılarında söylediği sözlerle birtakım
ideolojilerin sözcüsü durumuna gelen rapçilerimiz de yok değil,
ancak bu nokta konumuzun kapsamı dışında kalıyor):
Memleketimde
ya fes ya fötr şapkalar takılır
Seçenek
yok bu dünyada, ya sağdasın ya solda
Bu
dünya da bir toplama kampı, hür yaşamaz, yaşatmaz
(Ceza
- “Kime Anlatsam”)
Norm
da ideolojiler arasında arada kalmışlığı şöyle dile
getiriyor:
Hocaya
sordum, dedi “Huzur İslâm'da.”,
Babama
sordum, dedi “Tek yol devrim.”
(Norm
Ender - “Enderground”)
Muhalif,
belli bir ideolojik gruba bağlı hareket etmeyen kimselerin de
onların çağrıları ve/veya baskılarıyla karşı karşıya
kaldığını söylüyor:
Kampüslerde
kızlı-erkekli oturma, kızarlar
“Ablalar”dan
uzak dur, moruk; bağırsağına sızarlar
(Muhalif
- “Hayat Okulu”)
Zen-G
de bu grupların yaptığı şeylerin anlamsızlığını dile
getirmiş:
Kalem
sağ elimde ama düşüncem solak
Okuldan
adam topla, ocağa git salak!
(Zen-G
- “Çomak”)
İdeoloji
sadece birtakım kişi ve grupların sarıldığı bir şey değil
tabii; devletlerin ve hükümetlerin de ideolojileri olabiliyor ve bu
ideolojiyi hâkim kılmak için de belli uygulamalara
başvurulabiliyor. Müfredatın ideolojik şekilde dizayn edilmesi bu
uygulamalardan biri:
Başa
gelenin ideolojisi neyse o anlatılır her derste
(“Susamam”
[Sokrat St])
Kiliseler
ve Liseler de tarih ve müzik derslerinden bu bağlamda bahsetmiş:
Sana
anlatılan afyon tarih, böyle bil her şeyi
Sistem
için doğdun kardeşim, sistem için öleceksin
(Kiliseler
ve Liseler - “Yakın, Dünya Tarihi”)
Türk
çocuğu mektepte Bach’ı, Beethoven’ı, Mozart’ı, Händel’i,
Ravel’i öğrendi
Memleketin
idaresini ele almıştır.
Merâgî’den,
Itrî’den, Kazasker Mustafa İzzet’den, Dede’den, Zekâî’den,
Tanburî Cemil’den, Sâdettin Kaynak’dan habersiz yetiştirildi.
(Kiliseler
ve Liseler - “Dert mi Bize Öç Dert Olmaz mı?”)
Hepsi
öyle olmayabilirse de İmam-Hatip okulları ve İlahiyat fakülteleri
de insanları radikal oluşumlara sevk edebilen kurumlar olarak
görülebilmekte, en azından bundan endişe duyulmakta:
İlâhiyattan
mezun olan neden IŞİD'e katılsın??
“Din”
denen şey mal mı, “helâl” damgasıyla satılsın?!
Gerici
örgütlere militan yetiştirmek için varsa
..
üzgünüm ki dostum #İmamHatiplerKapatılsın
(Muhalif
- “Hayat Okulu”)
Da
Poet de etiketleri itibarıyla dinî olan grupların düşüncesine
göre şekillenen düzende gençlerin geleceğinin yok edildiğini
söylüyor:
Bıyıklı
amcalar kurtaracak (!) bizi
Zati
onların dümeninde her gemi
Kaf
dağları dört yanı gençliğin
(Da
Poet - “Lise Gömleği”)
Kiliseler
ve Liseler grubu “Kalbi Dolu Put” şarkısını baştan sonra bu
mevzuya ayırmış:
(...)
İşte
bu çeteler müthiş şiddet ve hızla canavar yetiştirirler
Zorla
namaz, Arapça dersi, râbıta veriştirirler
Buna
maruz kalan on üçünde gencimin tabii ki beyni gelişmez
bu
yüzden yegâne işidir sonraki hayatı boyunca geviş getirmek
(...)
Bir
milyar üç yüz bin insan açlıktan kırılırken
Hem
yemlikten hem ahırdan yemlendiniz durdunuz
Sizler
sürekli kurulu düzeni korumanın kulları
Cennet
satıp içini boşalttığınız için akılların, bakın
(Kiliseler
ve Liseler - “Kalbi Dolu Put”)
Kiliseler
ve Liseler, dini özünden saptıran ve çıkar vesilesi hâline
getiren gruplar haricinde, bunlara cephe alalım derken büyük
ölçüde dine yabancı veya karşıt hâle gelebilenleri de
eleştiriyor ve bir kesimin çelişkisine, diğer kesimin de
ikiyüzlülüğüne dikkat çekiyor:
(...)
bize aptal diyen aptallar
Bizi
aptallaştıranın din olduğunu söylerken övündü bahsederken Pir
Sultan Abdal’dan
Bizim
aptal olmadığımızı söyleyen aptallar
Biliyorduk,
bizi aptal kılmayı planlıyordu içten içe, diliyordu bunu bir
yandan
(“Agacım
Bir Mikrofon Gönderdi Oturup Kayıt Aldım”)
Contra
iki uç kesimde de aynı kafa yapısına sahip insanlar olabildiğine
değinmiş:
İşim
sanat, sen anlamazsın
Basit
bi' ironiyi bile anlayamıyo' çünkü o aydın geçinen aklın
Yobazdan
yok bi' farkın
(Contra
- “Kibir”)
Eski
devirlerde insanların belli fikirlere kapılacağı ve bu fikirler
doğrultusunda hâkim düzeni tehdit edeceği düşünüldüğünden
kitaplar toplatılır ve/veya yakılırdı; Ceza ve Sagopa da bu
gerçeğe değiniyor ve günümüzde ortaya konan bazı uygulamaların
kitap yakmaktan farksız olduğunu söylüyorlar:
Bilginlerim
aforoz edildi
Didaktik
kitaplar sobada odun.
(Sagopa
Kajmer - “Didaktik Kitaplar”)
Yakında
başlarsa kitap yakmalar şaşırmam
(Ceza
- “Yok Geri Dönmek”)
Tükenmekte
bak dünyanın bütün kaynakları
Bak
da gör çekilmişken göğe isyanın bayrakları
Her
birimiz karanlıkta ararken şu kör çobanları
Durma
sen yak ormanları, kitapları, akılları
(Ceza
- “Kime Anlatsam”)
Kitapların
yakılması haricinde, bazı eğitim öğretim kurumlarının
kapatılması da ideolojik bir hamleydi:
Okul
bilim yuvası değil ki cehâletini kurutsun
Köy
enstitüleri yok olmuş ki halkım özünü unutsun
(Muhalif
- “Hayat Okulu”)
İdeolojiler
okulun içine de girebilmekle birlikte daha çok “okul dışı
eğitim” sepetinin içine dâhil edilebilir; ancak bu sepetin
tamamını ideolojiler oluşturmuyor. Çocukları ve gençleri etkisi
altına alan, onların kişiliğini şekillendirmekte pay sahibi olan
pek çok şey var; bunların ilki de küçük yaşlardan itibaren
önlerine sunulan ve kendilerine aldıkları rol modeller. Rapçiler
olumsuz rol modellerden de şikâyetçi:
Rôl
model dayakçı baba mı, sindirilmiş anne mi??
Kurtlar
Vadisi'nde beline silâh takan serseri mi??
Gençlik
dizilerinde paraya tamâh eden zilli mi??
İş
yapmadan “iş adamı” olan bebek yüzlü züppeler mi??
(Muhalif
- “Hayat Okulu”)
Ceg
kendi çocukluğundaki arayış psikolojisini yansıttığı şu
satırlarda aile içindeki kötü rol modellerden şikâyet ediyor:
Hep
bi' tanrı aradım, hep bi' tanrı aradım
Ama
bu dünyada bana göre birileri yok
Hep
bi' tanrı aradım, hep bi' tanrı aradım
Ama
aradığım içimde, artık biliyo'm
Büyüyebilen
her çocuğun babası tanrı modeliydi
Tanrım
ayyaşın biriydi, o deliydi
Şöhret
hırsı, aradığım şey o değilmiş
(Ceg
- “Tanrı”)
Mirac
da televizyonun toplumu yönlendirmedeki etkisine değinmiş (Popüler
kültürün ve medyanın insanlar üzerindeki olumsuz etkisinden
bahseden şarkılara "Türkçe Rap'te Pop ve Medya Eleştirisi" başlıklı yazımızda değindiğimiz için, burada bir
örnek vermekle yetiniyoruz):
Kan,
şehvet, para her gün TV'de reklam,
Damarına
enjekte toplumsal hezeyan
(Mirac
- “Toplumsal Hezeyan”)
Ceza
da gençlerin övündüğü, özendiği başarıların sadece spor ve
televizyon dünyasıyla sınırlı olmasını ve karşılarına kötü
örnekler çıkmasını eleştirmiş:
Gençlerin
UEFA Kupası'ndan başka övünecekleri şeyler olmalı
Her
gün haberlerde ölümü duymamalı
Sade
kötüyü görüp ona uymamalı
(Ceza
- “Tek Bir İhtimal Var”)
Kiliseler
ve Liseler, toplumun yönlendirmesiyle hareket eden bireyin geldiği
durumu özetlerken, düzene ayak uyduran bu kişileri de eleştiri
konusu yapmış:
Gurur
duyup sevin, onurluyum deyip
Bu
sistemin onur konuğu san sen kendini
Sırala
unvanlarını, bir bir herkesi harcayıp geç,
Para
için harcat kendini
Ama
ne yapacaksın?
Hırs
ve rekabet aşıladılar sana ilk nefes aldığından beri
Bunu
en mütenasip bir şekilde sundular
Böyle
gelir saadet sandın
(Kiliseler
ve Liseler - “Cehennemin”)
Bir
başka şarkıda ise faturayı sisteme ve sistemi kanıksayanlara
kesmiş:
Bir
bebekten cani yaratan sistemden usandı halk
Tek
avaz yok şu memlekette, insanım diyen susar mı?
(Kiliseler
ve Liseler - “Kızıl Sancak”)
Dr.
Fuchs da faturarayı topluma ve eğitim sistemine kesiyor:
Anaokulundan
beri çocuklara öğretilen ne var?
Sokaklara
bak bakalım, biraz düşün, ne var?
Elinde
su tabancalı ya da torpil patlatan çocuklar
Tam
teçhizatlı çocuklar ha, hiç dikkat ettin mi?
Peki
bunu sevdin mi yoksa düşünmedin mi?
Ha,
ileride şimdi bir ton sapık, manyak çocuk var
Allah
Allah
Geçen
televizyonu açtım, her yer sıkıntı
(Dr.
Fuchs - “Renk Verme”)
Sagopa
da sistemi bu bağlamda eleştiriyor:
Meydanı
boş bulan her hergele mengene oldu, ülkemi yedi afiyetle, beni de.
Siz
diplomasına imzalarınızı attınız,
Şimdi
yine soruyorum sayın hocam: “Pişman mısınız?”
İmzalarınız
ateşe verdi kibritin torpilini ve yandı okul önlükleri,
Üniformalarda
saklanan büyük teröristleri yarattınız,
Kararttınız
25 senedir beklediğim aydınlık geleceğimi, biraz abarttınız!...
(Sagopa
Kajmer - “Didaktik Kitaplar”)
Fery,
gençlerin gerek okul içi eğitimin, gerekse okul dışı eğitimin
aksaklıkları sebebiyle içine düştükleri büyük boşluğu
“Büyük Adam Olamadık” şarkısının ana konusu yapmış:
(...)
ağzında sigara koca bi' nesil
(...)
Youtube'da
sadece makyaj yapıyo', sebebi ne ola?
Koca
bi' nesil sadece eleştirip küfür ediyo', hepsi mutsuz
Sebebini
bilmiyorum, umursamıyorum
(...)
Nefretle
besleniyo'z hepimiz, (...) sorumlusu kim bunun?
Sorumlusu
ben değilim, bunu biliyorum
Zorundayım,
yine yaşıyorum
(Fery
- “Büyük Adam Olamadık”)
Ais
Ezhel de toplumun içinde bulunduğu durumu anlatan satırlar yazmış:
Zulmü
eder insanoğlu, hayvanoğlu hayvan olmuş
Sevgi
kalmamış ve örnek aldıklarımız maymun olmuş...
Televolelerin
esirisin, canım manken ablam
Albüm
yapsın Hande Yener, p***o çekse Banu Alkan
Tek
suçlu eğitim, (evet) ortasında koca bi' çatlak
(Ais
Ezhel - “Hayat Dersi”)
Sagopa
da “Sonumuz Yakın Mesafe”de gençlerin içinde bulunduğu vahim
durumu anlatmış ve türlü olumsuzluklar sonucunda geleceği
kararan ve/veya yanlış yollara sapan gençlerin gün gelip hesap
sorabileceğini, o zaman da işin işten geçmiş olacağını dile
getirmiş:
Sana
neden bahsetmemi istersin? (Ha?)
Hanım
kızların iz bırakmadan yürüdükleri karlı yollardan mı?
Cemiyet
âleminin ayaklarını kapan kapanlardan mı?
Ortaokul
çocuklarının elindeki renkli haplardan mı?
“Buna
da çok şükür” deme (deme)
Yıllar
sonra olanlardan ötürü yüzüne tükürürse ufakça bir bebe
Geçmişin
kahrı yakar bağrı, demedi deme
(Sagopa
Kajmer - “Sonumuz Yakın Mesafe”)
Muhalif,
eğitim öğretimde uygulanması gereken sistemi şöyle özetlemiş:
Çocuklar
pedagoglar eşliğinde okula başlamalı
Zekâ
düzeyi ve yeteneğine göre bir eğitim almalı
İlerde
severek yapacakları bi' meslek edindirmeli
Her
türlü zanaatler müfredâta girmeli
Tam
bağımsız Türkiye için tam özgür beyinler gerek
“Fikri
hür, vicdânı hür, irfânı hür” nesiller gerek
(Muhalif
- “Hayır”)
Eğitim
öğretimdeki tonla aksaklık rapçilerin okula küsmelerine ve sırt
çevirmelerine sebep olabiliyor. Rap, zihinlerini çalıştıran,
duygu ve düşüncelerini tartıp bunları insanlarla paylaşmalarına
yarayan, eğlenceli bir uğraş olduğu için de okulu bırakıp rape
sarılıyorlar:
Ezberim
ilkokuldan beri rap benim
(Da
Poet - “Lise Gömleği”)
Ezbere
dayalı bu bi' tuzak,
Okulun
önemli ama seni köreltir! İlacını bilirim, o yüzden sapına
kadar Hip Hop in the House!
(Notra
& Knock Out - “İlk Fasıl” [Notra])
Lisede
kayda gidiyordum okulumdan kaçarak
“Holocaust”u
ezberlemek kadar zordu yaşamak
(Hidra
- “Dönecek Yeniden”)
Hayalim
buydu
Hayal
hedef oldu
Kalem
kâğıtla çalıştım her gece
Bi'
kömürlükte sabahlara kadar
Çıkarttım
b**unu
Bıraktım
okulu
(...)
Ders
değil rap yazdım okul defterine
Şimdi
de doldurdum ajandalarımı
Hayatıma
birçok şey girip çıktı
Hiçbirini
koyamadım inan rapin yerine
(Stabil
- “Serseri Bey”)
Beş
yılımı aldı müzik, leş yığını kaldı geriye
Okul
falan yalan oldu, defterleri sardım elime
(Hatal
Kayber - “Eskisi Gibi Yazamıyorum”)
Karakol
mu, okul mu? Hayatım Hiphop oldu
Bir
satırın da yeri yok, ben yazdım kitap oldu müzik.
(Rashness
& Aşıl- “Kaos” [Rashness])
Doğru,
atıldım mektepten,
Her
şeyi ederim, bunu dert etmem.
Çünkü
lanet olsun ki
okulun
yerine rap’i sevdim gerçekten.
(Vio
- “Ellerim Bağlı”)
Rapin
/ Hiphop'un kendisi de bir okul gibi görülüyor:
Hiphop
insanı dersten derse götüren bir teleferiktir
(“Sıkuul
of Hardnaks” [Fuat])
Müzik
işinde çabalamak üniversite sınavı gibidir
(Ais
Ezhel - “Hayat Dersi”)
Rapçiler
rape sarılınca rol modelleri de rapçiler oluyor tabii:
Bu
kaleme boyun eğdiğimde imdat diyo'm
O
zaman ilham Pac ilham Nas ilham Vio
(Özgür
- “Mona Lisa”)
S**tir
et pederi, modelim 2Pac, Biggie ve Eminem
Çünkü
bana bi' ışık tutan rapçilerdi
13'ümde
belki de en genci bendim
Seçtiğim
yol doğru, yıllar geçti kendim oldum
Hepsi
beni bi' erkek eden tecrübemdi
(Ceg
- “Tanrı”)
Madalyonun
Öte Yüzü
Rapçiler
okullardan, öğretmenlerden, okul içi ve okul dışı eğitim
sisteminden epey şikâyetçi; ancak kimi zaman da okumanın önemine
vurgu yapılmış, gençler de eleştiri konusu edilmiş ve onlara
okumakla ilgili nasihatler verilmiş. Sagopa Kajmer “İçin”
şarkısında -direkt olarak eğitim sisteminin amaçladığı /
amaçladığını iddia ettiği kazanımlarla ilgili olmasa da- neyi
niye öğrendiğini sıralamış:
Alfabeyi
öğrendim, yazdıklarını bilmek için
Konuşmayı
öğrendim, derdimi anlatabilmek için
Okumayı
öğrendim, cahil kalmamak için
Dinlemeyi
öğrendim, susmayı becerebilmek için
(...)
Fizik-kimya
öğrendim, silahlarını bilmek için
Coğrafya
öğrendim, bombalanan yerleri bilmek için
Felsefe
öğrendim, kalp dünyalarını görmek için
Tarih
öğrendim, katilleri bilmek için
Matematik
öğrendim, ölenleri saymak için
Edebiyat
öğrendim, içimdekini açmak için
(Sagopa
Kajmer & Illa Ilss - “İçin” [Sagopa Kajmer])
Mehmet
Toksoy da felsefenin önemine değinmiş (Burada direkt okullardaki
felsefe dersleri kastedilmiyor elbette; çünkü felsefe dersi tam
olarak öğrencilere felsefi bakış açısı kazandırma amacına
yönelik değil, felsefe tarihi üzerine bir ders):
Asıl
savaş düşünceyle kazanılır
Sırf
bu yüzden felsefe benim için bir kavga meydanıdır
(Mehmet
Toksoy - “Kültürden İrfana”)
Gençlere
yönelik bazı eleştiriler de var. İndigo bazı gençlerin gösteriş
yapmayı sevdiklerinden, kendilerini olmadıkları biri gibi
göstermeye çalışabildiklerinden bahsetmiş:
Şehir
dışına çıkan bir kısım olur ergen
Tekrar
bir kimlik yaratır en baştan
Yalanlardan
bir geçmiş uydur
En
hızlı, en çapkın, en serseri odur ama hep lafta
Kendini
ayyaş tanıtır, geçemez üç kadehi
(...)
Marka
giymek hâlâ olmazsa olmazı
Komik
kış gününde şık gömlekle donması
Bastırılmış
olanlar çiçek gibi açarlar
Rahat
imajı vermek için yollara yatarlar
(İndigo
- “Oku Genç”)
Harpoon
gençlerin okumamasından ve internette çok vakit geçirmelerinden
şikâyetçi:
Kitap
okumaktan aciz Türk genci
Kelimelerimi
seçerek
kullandığımı
anlamaksa zor değil
Kapat
interneti ara sıra
Beyin
odalarına kütüphane kur
ve
de gel kendine, atmosferi solu
(Harpoon
- “Beyin Odaları”)
Contra,
gençlerin öz kültürlerine yabancı olduklarından ve hem onların
hem de yetişkinlerin kolay yönlendirilebildiklerinden dem vurmuş:
(...)
nedense bilincinizde Güney Shakespeare, Oğuz Çetin de bir Alex
değildir maalesef ki
Şimdi
ülkemin genci eski Türkçeye turist mi değil mi, cevap ver
budistin piri
Yoksa
anlamamam benim suçum mu yüz yıl önce yazılmış hiçbi' şiiri
Yanlış
anlamışsın Gazi'nin dediğini dünkü b*k, çünkü alınmaz
klavye cümlesiyle yol, ha'di sağ ve sol
Utanma
dünlerinden, o yalnızca “Modernleş” demiş, demiş mi
“Kültüründen ol”
Dizilerle
sert, Kenan Evren'le pert, rockla satanist olursun, arabeskle keş
Bu
denli etkilenmeyip kendine gel millet, dağıldın; unuttun mu doğar
birlikten kuvvet
(Contra
- “Çelişki”)
İmpala
da gençlerin önlerine ne konulursa almalarını, araştırma ve
sorgulamaya başvurmamalarını eleştirmiş:
“Yeni
nesil” dediğin; tarihin ölümleriyle övünür
Ne
yaşandığını bilmeden ona gösterileni öğrenir
Hiç
araştırmaz sahiden, benim aklım durur aniden
Minimal
bi' kurgu, hayat ibaret similasyon bi' sahneden
(İmpala
- “N'olacak Hâlimiz?”)
Kiliseler
ve Liseler grubu da gençlerin muhabbet konusu ettikleri şeyleri
eleştiriyor:
(...)
Söyle
aşağılık seni, buraya kadar okey mi?
A,
pardon unutmuşum, beynine damsız girilemiyor, değil mi?
Cimbom
mu Fener mi, sever mi sevmez mi
bunlardan
anlarsın, değil mi?
(Kiliseler
ve Liseler - “Yaşamak Benim İçimde Var”)
Gençlere
yönelik nasihatler de var. Kiliseler ve Liseler, kişinin
çevresindeki insanların onayını / takdirini kazanmaya çalışmaktan
ziyade kendini geliştirmeye çabalaması gerektiğini belirtmiş:
Fizik,
felsefe, edebiyatla uğraşsaydın bari
İş
ve değer üretirdin ve karşılıksız sevgi’den
ziyade
gerçekten görürdün değer insanlardan belki
(Kiliseler
ve Liseler - “Sana Bahsetmek İstiyorum”)
Fecr-i
Ati, dinin ilk emrine atıf yaparak şöyle diyor:
İtimat
ile itaat çorbasında tuz olmaktansa, “Oku”
(Fecr-i
Ati - “İçtim İlimi”)
Okulların
ve eğitim sisteminin gençlerin psikolojisini ne kadar kötü
etkilediğini detaylıca gördük; Fecr-i Ati de bu gidişattan
şikâyetçi olmakla birlikte şöyle diyor:
Ayık
ol lan, bu gidişattan sıyıranlar değil, sıyrılmışlar lazım
yarına
Savaş
ondan, feyz alacaksan Kürşad’dan.
(Fecr-i
Ati - “İçtim İlimi”)
Şanışer
de “9 Yıl Öncesine Mektup”ta geçmişteki kendisine rap için
okulu bırakmamasını öğütlemiş:
Bir
tek şarkılardan zevk alacaksın
Hatta
okulu dahi bırakıp rap yapacaksın
Ne
olur oku; çünkü bir gün rap seni terk edecek
İşte
o gün bir bodrum katında aç kalacaksın
(Şanışer
- “Dokuz Yıl Öncesine Mektup”)
Ceza
da suça meyilli çocuklara nasihatler verdiği “Artık Suç Değil
Sevgi İşleyin” parçasında şu satırlara yer vermiş:
Hayat
ucuz bir dizi film değil; şike, kumar, hile helal değil
Spor,
sanat, müzik, okul iyi; uzun bu yol, fakat haram değil
(...)
Öğretmenin,
ailenin sözünü dinle, gerekirse de yardım iste
Eline
balta değil kalemi al, mecazı anla ve derine dal, oku ve yaz
(Ceza
- “Artık Suç Değil Sevgi İşleyin”)
Gençlere
yönelik eleştiri ve nasihatler, meselenin tek boyutlu olarak ele
alınmaması açısından önemli. Gençler ailelerin ve okulların
verdiği yanlış eğitim sonucunda bunalıma girebiliyor, düzene
ayak uydursalar tektipleşiyor, ayak uydurmasalar dışlanıyor ve
maceracılıkla, serserilikle, aptallıkla itham edilebiliyorlar.
Ellerinden gelenin en iyisini yapsalar da önemli bir kısmı
istihdam sorunu dolayısıyla işsiz kalabiliyor veya asgari ücrete
talim ediyorlar. Bütün bunların faturasını sisteme kesmek
mantıklı; ama bunun yanında gençlerin de hataları olabildiği
bir gerçek. Şunu da ekleyelim ki bazı çevreler gençlerin bu
gidişata karşı çıkmaları için onları teşvik edebilmekte ve
tektipleşmeye karşı çıkmak adına onları yeni bir tektipleşme
düzenine çekebilmekteler. Kalıplara karşı çıkışın kendisi
de bir kalıp hâline geldiği zaman işlevini yitiriyor. Bu sebeple
sorgulama, araştırma ve okuma faaliyetleri de dar bir alana
sıkıştırılmadan, farklı görüşleri tanımaya çalışarak
yapılmalı ve sistem eleştirisi yanında özeleştiri de
yapılabilmeli. Bir gün bu sistemin değişmesini umuyoruz; ancak
sistemin değişebilmesi de onu değiştirebilecek kişilerin var
olması ve iş başına getirilmesine bağlı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder