26 Aralık 2020 Cumartesi

JOKER - GAME OVER EP ANALİZİ


        Joker (Mete Erpek), melankolik ve protest rap'ler de üretmekle birlikte genellikle battle parçaları ve diss'leriyle tanınıp sevilen bir rapçi. Kariyerinin başlarında Narkoz aka Stanley mahlasını kullanmış olan rapçi, gerek eski mahlasıyla gerek Joker mahlasıyla pek çok albüme ve albüm dışı parçaya imza attı. Kasım 2015'te ilk yasal / bandrollü albümünü (Microphone Show) yayınladı. 2018'de çıkan ikinci yasal albümü Element sonrasında kariyerine single parçalarla devam eden Joker, Aralık 2018'de rap'i bırakma kararı aldıysa 1 Nisan 2019'da yayınladığı “Blackjack” parçasıyla rap'e geri dönüş yaptı.

        Joker, kimi diss parçalarını seri hâlinde yayınladı ve bu serilerle (7 parçalık “King Size” [2010-2013] ve 6 parçalık “Jokzilla” [2011-2017]) büyük ilgi gördü. “Jokzilla” serisinde Sehabe, Norm Ender, Flowart, İçyüz gibi isimleri hedef almış olan Joker, 2017'de yayınladığı “Jokzilla P6”da bunun son Jokzilla olduğuna dair sözler sarfetti; ancak 2018 sonlarında Patron ve M.O.B ekibi ile zıtlaşmaları ve 2020 yılında Ceza'ya karşı almaya başladığı tavır neticesinde dinleyicilerde bir “Jokzilla P7” beklentisi oluştu. 25 Aralık 2020'de çıkan 4 parçalık Game Over EP, pek çok kimseyi hedef alan içeriği ve albüm kapağına yazılmış olan “7” rakamı dolayısıyla alternatif bir “Jokzilla P7” olduğu mesajını vermekte. Şarkılara kısaca göz atalım.

        1- “Mücadelem Bitmez”

        Hoş bir beat'i olan parça başlardan itibaren dinleyiciyi etkisi altına alıyor. Joker kimi zaman agresifleşen rahat bir söyleyişle, içinde biriktirdiği şikâyetlerini sıralamaya girişiyor ve ara ara değişik ritimlere yaslanıyor. Bu değişikliklere gitmesinde -hüner gösterme haricinde- belli sebepler var:

        Joker ikinci verse'ün başlarında ritmi kaçırırcasına düz konuşmaya kayan bir ritim tutturmuş (cümlelerin kurulumu da öyle); bu kısım da bize “Jokzilla P6”nın sonundaki düz konuşma kısmını hatırlatıyor. Nakaratta da agresifliği yansıtmak amacıyla kimi heceleri vurgulu söylemiş. (“Bitmez MÜCAdelem, MÜCAdelem / DÜŞsem de yere YÜZlerce kez TÜKendiğinde ÇAreler / Mücadelem bitmez, mücadelem bitmez / PU*Tlar beni SUÇlar yine UÇmam gerek KUŞlar gibi” şeklindeki bu vurgulu tonlaması bize Eminem'in “The Way I'm” parçasındaki vurgulu tonlamasını hatırlattı diyebiliriz. [Eminem'inkiler daha belirgin ve daha sürekli tabii.]) Kimi yerde de eleştirdiği tarzları alaya alan değişimlere gitmiş; “Okey, jokey, konken” diye başlayan kısımda trap tarzı basit kafiyeler yapmış, “Başkası gibi davranmam lazımmış” diye başlayan kısımda da auto-tune efekti kullanmış. Joker “Bütün bu saçmalıktan kurtulmam gerek” diyerek hem bu bilinçli yalpalamalarını kastediyor, hem onaylamadığı gidişattan şikâyetçi oluyor, hem de bu gidişatı eleştirmek için nefes tüketmeyi bırakıp kendi yolunda yürümesi gerektiğine olan inancını belirtiyor.

        Joker, parçalarında kimi dinleyicilerin tasvip etmeyeceği kadar agresifleşebilen bir rapçi; ancak ağzını çok bozmadan yaptığı şarkılar küfürlü şarkılarından çok daha sağlam oluyor. “Mücadelem Bitmez” de gerek müziği, gerek yukarıda bahsettiğimiz dinamik yapısı, gerekse küfre minimum düzeyde yer vermesi dolayısıyla EP'nin en sağlam parçası olmuş.
10/10

        2- “Bi Kıvılcım Yeter”

        EP'nin bütünü için “Bir nevi Jokzilla P7” demiştik; ama “Bi Kıvılcım Yeter” ve “Problem” parçaları bu açıdan biraz daha sivrilmekte. “Bi Kıvılcım Yeter” şarkısına bir klip de çekilmiş.

        Joker bu parçada Tepki, Khontkar, Mestefe, Norm Ender, Ezhel, Ben Fero, Elenur, Mero, Reynmen gibi pek çok isme laf dokundurmuş. Şarkının başlarında “Microphone Show” parçasını hatırlatan bir kısma yer vererek Sagopa Kajmer ve Patron'a gönderme yapmış. Lil Zey'e laf dokundurduğu kısımda “Asla değilsin Ayben, bu piyasada geçmez hiçbir nağmen.” demiş. Bu kısım bize “Rap'ime paha biçemez hiçbir nağmeci” diyen Ceza'yı hatırlattı diyebiliriz. Öte yandan, Joker'in Ceza'nın karşısına geçtiği bir dönemde Ayben'e respect atması ve eleştirdiği kişiye Ceza gibi nağme karşıtlığı üzerinden laf çarpması da düşündürücü. Şunu da eklemeliyiz ki Lil Zey benimsediği tarz itibarıyla Ayben'le kıyaslanacak bir konumda değil. “Asla değilsin Ayben” denebilmesi için Lil Zey'in benzer bir tarz icra etmesi veya Ayben'e meydan okuyucu söylemlerde bulunması gerekir. Joker muhtemelen onayladığı rap tarzı ve dinlenme sayılarıyla alakalı olarak böyle bir göndermede bulunuyor. Şu da var ki -"Marina" şarkısı üzerinden konuşursak- Lil Zey'in tarzının Gülşen'den ziyade Göksel veya Nil Karaibrahimgil'e benzetilmeye müsait olduğunu söyleyebiliriz. “Kendi kendimin patronuyum, niye Ali Ağaoğlu'ndan maaş alayım?” sözü de bize Contra'nın “Ters Yön” şarkısında geçen “Bir Avşar gibi Televole muhabirinden maaş almadım.” sözünü anımsattı.

        Joker bu şarkıda da farklı farklı ritimler denemiş, özellikle “Hayırdır sen beni ne sandın dayı?” derken yaptığı şive hoşumuza gitti. "Altın kolyeli postmodern" diye başlayan kısmın ritmi de "Rap Hâlâ Benimle" şarkısını hatırlatıyor. Bununla birlikte bu ritim değiştirişlerin dinleyiciyi ilk şarkıdaki kadar yakalamadığını belirtelim. Parçanın en iyi yanı ise nakaratı olmuş. Böyle bir nakaratın olduğu parça tek bir uzun verse artı nakarat şeklinde değil de iki verse artı nakarat şeklinde kurgulansa daha iyi olabilirdi.
7,5/10

        3- “Hesap Verin”

        “Bi Kıvılcım Yeter”dekinden daha güzel bir beat'i var “Hesap Verin”in. Benzer mevzularda benzer eleştirilerin sıralandığı parçaları arka arkaya dinlemek hafiften baymaya başlamışken “Hesap Verin” kimi yerde protestleşen, kimi yerde duygusallaşan yapısıyla bir çeşit denge görevi görüyor diyebiliriz. Parçanın başlarında geçen “Yalnız kalmış çocuklar şarkılarımı çalarken kaçsın keyfin” cümlesi -yalnızlığa atıf yaptığı için- ilk başta melankolik rap'le ilişkilendirilebilecek bir cümle gibi duruyor. Öte yandan, ailesinden yeterince ilgi görmeyen bir çocuk, odasına kapanarak ailesinin çok da tasvip etmeyeceği müzikler dinleyebilir ve bunu ailesinin ruhu bile duymayabilir; Joker de küfür barındıran şarkılar yaptığı için işin burasına dikkat çekiyor olabilir. Ailelerin fazla kontrolcü olması iyi bir şey değilse de çocuklarının duygu dünyasından haberdar olmamaları da iyi bir şey değil. Parçada Element albümünün tam bir rezalet olduğunu düşünen birilerinden de yakınılmış; dinlediğimiz kadarıyla gayet güzel parçalar barındıran bu albüme “rezalet” diyebilmek için rap'ten anlamamak gerekir kanısındayız.
8/10

        4- “Problem”

        “Hesap Verin” protest ve melankolik yönleriyle denge sağlamışken “Problem” de eğlenceli müziği ve Joker'in takındığı alaycı tavırla albüme farklı bir tat katıyor. Joker bu parçada Ceza'yla alakalı olarak “Kime sorayım, Ceza'ya mı? Kim sebep Hiphop'ın ölmesine?” ifadelerine yer vermiş; böylece Ceza'nın artık Türkçe rap'i diri tutmak gibi bir kaygısının olmadığını ima etmiş. “Fuat Ergin tek başına dikilse ne olacak lan?” derken de Türkçe rap piyasasındaki eksen kaymasına karşı durabilecek tek zirve ismin Fuat olabileceğini söylemiş. Bununla birlikte Fuat özellikle Sago ve bir süredir de Ceza karşıtlığı üzerinden yürüyen bir rapçi gibi görüldü ve onlarla zıtlaşmasının sadece kişisel mevzularla alakalı olduğu düşünüldü. Joker bu sebeple “Anlamadınız adamı 20 sene” diyor. Sago'nun da bu eksen kaymasına karşı durmakta yetersiz kaldığı düşüncesiyle “Ve Sago, Patron'la takılsın kilisede” diyor. Fuat'a ona olan saygısından ötürü “Fuat Ergin” demesi yanında Sagopa Kajmer'e -denklermiş gibi- “Sago” demesi de dikkatimizden kaçmadı. Ceza'ya her hâlükârda “Ceza” diyecek zaten, ama ondan bahsederken de bir nevi hafife alış söz konusu diyebiliriz.

        Joker parçanın sonlarına doğru “Hani haramdı rakı?” şeklinde alaylı bir soru sormuş. Bu soru, şarkılarında bir dönem dinî tasavvufî mesajlara yer veren Sagopa Kajmer'e - “Toz Taneleri” klibi ve birtakım sosyal medya paylaşımları dolayısıyla- bir gönderme. İnsanlar hayatları boyunca birtakım karakter dönüşümleri yaşayabilirler, dün ateşlice savundukları şeyleri bugün savunmayabilir ve “Asla yapmam.” dedikleri şeyleri yapar hâle gelebilirler. Joker burada Sagopa'nın samimiliğinden duyduğu şüpheyi dile getirmek istemiş olsa da kendisinin de zaman zaman çelişkilere düştüğü unutulmamalı. Örneğin ana akım medyaya ve pop camiasına sert eleştirilerde bulunan bir insan olarak O Ses Türkiye'ye katıldı ve -“Hesap Verin”de değindiği üzere- bir şarkısını sözlerini değiştirerek söylemek durumunda kaldı; ama bu EP'de yine O Ses Türkiye jürilerini eleştirmeden ve bahsettiği sözün orijinalini söylemeden edememiş. Yine, “Yarasa Koleksiyonu”nda hiç gereği yokken “Ceza'yla (...) çalıştım” dediği hâlde günümüzde kendisini Ceza'nın karşısında konumlandırmaya başladı. Rap'i bıraktığını söylediği hâlde geri dönmesi, “Jokzilla P6”da “Yeni bir disstrack için beat harcamayacağım.” dediği hâlde tümden bir Jokzilla P7 teşkil eden bir albüm ortaya koyması da cabası. Demek ki hayat bizi bazen dün verdiğimiz kararları bugün uygulayamaz hâle getirebiliyor.

        Joker ikinci verse'ün sonunda Patron'la ilgili olarak “Sagopa'yla takılıp Fuat okulundan diploma isteyen enayi” nitelemesinde bulunmuş. Bu söz, Patron'un “Kaybedecek Ne Kaldı” parçasında geçen “10 sene önceye dönsem tutardım Sagopa'nın tarafını. Ama Fuat okulundan mezunum.” ifadeleriyle bağlantılı. Aslında ortada bir mezuniyet varsa diploma da vardır; belki de Patron Fuat okulundan diplomasını almış ve bir bakıma Sagopa'nın izinden gittiği melankolik rap yolunda ikinci üniversitesini veya yüksek lisansını okuyor durumdadır. Joker'in bu noktada bir tür gönderme hatasına düştüğü söylenebilir. (Aslında Joker Patron'a diss niteliğindeki “Yarasa Koleksiyonu”nda da bu tür bir hataya düşmüştü. Patron'un “Gotham City” parçasıyla alay ederken söylediği “Bunu duysa Batman Gotham'ı bırakıp gelir / sen uyurken mikrofonu atar çöpe / Pelerini kapıya sıkışır kaçarken ama / yarasaya dönüşemeden şafak söker” kısmı bu açıdan dikkat çekiciydi. Joker muhtemelen Patron'a Kara Kedi'lik imasında bulunmak için onun Batman'e kötü şans getirdiği bir olay kurgulamıştı; ama “yarasaya dönüşmek” ibaresi Batman'den ziyade Dracula'yı akla getiriyor.)

        Joker'in bu parçada Lil Zey'e yaptığı göndermede dozu kaçırdığını görüyoruz. Lil Zey'in Joker'e ettiği küfrü tasvip etmediğimiz gibi bu tarz bir göndermeyi de doğru bulmuyoruz.

        Parçanın nakaratında geçen “Joker kapatıyor son perdeyi” ibaresi hem “Problem” parçasının bu EP'nin son şarkısı olmasıyla, hem bu EP'nin son Jokzilla olmasıyla, hem de Joker'in bu EP sonrasında rakiplerinin işini bitirmiş olduğuna inanmasıyla ilişkili. Yukarıda değindiğimiz pürüzler haricinde oldukça sağlam bir şarkı olmuş.
9/10

        Albüm Ortalaması: 8,625 ~ 8,6

        Joker, Game Over EP'yi bir çeşit Jokzilla P7 gibi hazırlamış ve her parçada belli kişi ve kitleleri hedef almış. Şarkılar flow ve rhyme açısından epey sağlam. Mevzuların dört ayrı parçaya bölünerek geniş şekilde işlenmesi de doyurucu bir EP'nin ortaya çıkmasını sağlamış. Şarkılar benzer mesajları dile getirseler de tavır ve perspektif açısından birbirlerinden farklılaşan yapılara sahipler; bu da dinleyicilerin sıkılmaması adına isabetli bir tercih. Bununla birlikte Game Over EP'de bir “Bang Bang”, bir “Fark Etmez” veya bir “Günah Keçisi” seviyesine sadece “Mücadelem Bitmez”in ve belki “Problem”in çıkabildiğini belirtelim.

        Joker'in kendi kişiliğini tarif ederken söylediği “Mete Erpek - Joker - Jokzilla” üçlüsünün bu albümde bir araya gelerek hareket ettiğini söyleyebiliriz. Örneğin bir parçada Mete Erpek olarak kızından bahsediyor, diğer bir parçada ise Jokzilla yönü ağır basarak bir bayanla ilgili ağır bir göndermede bulunuyor. Hepimiz içimizde zıt kutuplar taşıyoruz ve kimi zaman dengeyi tutturabilirken kimi zaman artı kutba ağırlık vererek gereksiz fedakârlıklar yapıyor, kimi zaman da eksi kutba ağırlık vererek hatalar yapıyor ve çelişkilere düşüyoruz. Sanat eserinde gözetilen denge gibi, kişiliğimizde de denge gözetmek ve bu dengeyi sağlamak uğruna çabalamak durumundayız. İşin bu noktası sanat eserlerinde ustalaşmaktan çok daha çetrefil ve çok daha hayati bizim için. (Bunları yazma sebebimiz Joker'i eleştirmek değil, albüm incelemelerinde sadece içerik ve teknik detaylar hakkında bir şeyler söylemekle kalmayıp bizi düşündüren noktalardan bahsetmeyi esas alışımız. Sanat eserlerine bu çeşit bir tutumla yaklaşmak onlardan aldığımız keyfi arttırır ve daha faydalı olur kanısındayız.)

10 Aralık 2020 Perşembe

FECR-İ ATİ - HER ŞEYE RAĞMEN ALBÜM ANALİZİ


        Fecr-i Ati (Türker Uzun), ağırlıklı olarak melankolik rap icra eden bir isim. Üretken olduğu dönemde single'lara, ikisi EP olmak üzere üç underground albüme (Essah EP [2010], Analiz EP [2012], Her Şeye Rağmen [2013]) ve bir bandrollü albüme (23 [2011]) imza attı. Bunların yanında üç de enstrümantal albüm hazırladı (Fecr-i Ati Instrumentals Vol 1, Fecr-i Ati Instrumentals Vol 2 [İlk iki şarkı sözlü], Fecr-i Ati Instrumentals Vol 3). Her Şeye Rağmen albümünü yayınladıktan bir süre sonra rap'e devam etmeyeceğini açıkladı. Yıllar süren bir aradan sonra rap'e geri dönme kararı aldı. Analiz EP ve Her Şeye Rağmen albümleriyle albüm dışı single'larından seçtiği parçaları Discography adında seçmece bir albüm hâline getirerek dijital platformlarda yayınladı. Yeni dönemde şimdiye kadar çıkardığı şarkılar ise “Ardımın Sırrı Karanlık”, “Pusat” ve “Karabesk” oldu.

        Fecr-i Ati'nin özellikle Her Şeye Rağmen albümü melankolik rap severlerin göz atmadan geçmemesi gereken bir albüm. Sanatçı, bu albümde sözler haricinde müziklere de oldukça ağırlık verdiğini belirtmişti. Biri intro, biri interlude olmak üzere toplamda 14 parçadan oluşan albümü mercek altına alalım.

        1- “Bağlamamjazz”

        Albümün intro'su niteliğinde olan enstrümantal parça gerçekten çok kaliteli. Toplamda iki veya üç dalgadan oluşuyor (Kabaca 50. saniyede ikinci dalga, 100. saniyedeyse -ikinci dalgayla bir kabul edilebilecek- üçüncü dalga geliyor.). Albüme tek bir düzlemde ilerlemeyen bir intro koyulması iyi bir tercih olmuş, albümün geri kalanına yönelik iştahı kabartan cinsten.
10/10

        2- “Masam Büyük”

        Hareketli, hoş bir müziği olan parça oldukça başarılı. Fecr-i Ati rap piyasasıyla ilgili konulara değinmiş ve sosyolojik tespitler yapmış. Lotus çiçeğinden bahseden kısım düşündürücü. “Hepsi kırk yıl hatrı olan dosttan öte bir symbiot” sözü de çok iyi olmuş; “asalak” gibi bir sözcük yerine fantastik bir anlatının (Örümcek Adam) asalak uzaylısının adının söylenmesi fikrî zenginliğe işaret ediyor diyebiliriz. Auto-tune da nakarata yakışmış.
7,5/10

        3- “İçtim İlimi”

        “Masam Büyük”ten daha gaza getirici bir parça olan “İçtim İlimi”, Fecr-i Ati'nin toplumla ve kendisiyle ilgili sözler söylediği bir parça. “Yanlış olan ben miyim, doğru çoğunluk mu?”, “Bu gidişattan sıyıranlar değil sıyrılmışlar lazım.”, “İtimat ile itaat çorbasında tuz olmaktansa 'Oku'.” gibi sözler önemli meseleleri dile getiriyor. Flow açısından da başarılı bir şarkı, dinleyiciyi rahatça yakalıyor.
8,5/10

        4- “Küllabi”

        Aksiyon müziği tarzında bir müziğe sahip olan parça Türkçe rap piyasası üzerine eleştiriler içeriyor. Fecri- Ati, sözleri ritmik açıdan müziğe iyi uydurmuş ve kimi zaman ryhme, kimi zamansa asonans ve aliterasyonlarla âhenk yakalamış. İkinci verse'te sözler biraz hızlanıyor.

        Şarkıda müziğin atmosferiyle uyumlu olan birtakım sembollere yer verilmesi iyi olmuş. Fecr-i Ati, onunla boy ölçüşemeyecek rapçilerin işlerini yarım yamalak bir alaşıma, kendi ürettiklerini ise sağlam bir kılıca benzetmiş. Kendisini piyasada istemeyenlerin onu adeta hançerlediklerini söyleyerek “İçten içe bileyin hançeri, iyi bileyin bak yine ölmedim.” demiş. Kendisini Gepetto'ya ve Bias'a (eski Yunan bilge) benzetmesi, şarkılarının da ders niteliği taşıdığını söylemesi büyük bir özgüven gösterisi olmuş. “Nirvanaları defnettiğim, içimde bir mezarlık var.” diyerek de kendilerini çok üstün görenlerin aslında ona kolay şekilde yenildiklerini ve yenileceklerini ima ediyor.

        Parçanın sonuna doğru müzik bir ara kesiliyor, Fecr-i Ati biraz yorgun, biraz keyifli şekilde gülüyor ve “Yeah! Yeahhhhh!” diyerek tekrar nakarata giriyor. Biz bu kısımdan şunu anlıyoruz: Fecr-i Ati kimi zaman yorulsa bile yaptığı işten keyif alıyor ve onu piyasada istemeyenlere aldırış etmeden, kısa bir soluk alıp işine daha keyifle, daha şevkle sarılıyor.
7/10

        5- “Altın Elbiseli Adam”

        Bu sefer Uzak Doğu dövüş sahnelerini hatırlatan bir müzikle şarkıya giriş yapıyoruz, ileri kısımlarda müziğe darbuka sesleri de karışıyor. Bu seferki şarkı diğerleri kadar söz içermeyen, daha rahat bir edayla yapılmış bir parça. Nakaratta birtakım ahlâk ilkelerine (“Ne kimsenin yalakası ol / Ne kimsenin özentisi ol / Ne kimsenin manitası, ne kimsenin elemanı / Ne kimsenin kiralığı ol / -Yeah- Adam ol!...”) yer verilmesi de müziğin atmosferiyle uyumlu olmuş. Albümün hareketli kanadını güçlendiren ve farklı bir tat katan bir parça olmuş, bununla birlikte diğer parçalar kadar sivrilmediği söylenebilir.
6/10

        6- “Kalk Yeniden”

        Tartışmasız olarak albümün en iyi iki üç şarkısından biri. Müzik, üzerinde oldukça uğraşılmış cinsten. Şarkının sözleri 1,24'te giriyor olsa bile uzun giriş dinleyiciyi sıkmıyor. İlk nakarattan sonra yine kasvetli bir araya giriyoruz. Müzik aksiyon veya pusu sahnelerini hatırlatan cinsten ve tansiyon bir alçalıp bir yükseliyor. Gerçekten çok güzel olmuş.

        Şarkı önceki parçalardan farklı bir tarza sahip. Diğer parçalar battle ve protest içeriklilerken bu şarkı melankolik rap'e kayıyor ve bir hikâye içeriyor. Şarkıda, birilerinden emir alan ve kendi problemi olmasa da başkalarına zarar vermiş olan -fedai olduğunu düşünebileceğimiz- bir kişinin yaşantısı yansıtılıyor; bu bağlamda özlü söz niteliğinde şu ifade geçiyor: “Tasma takılmış bir baştaki beyin taciz edilmiş bir ruhla ikizdir.”. Şarkıdaki birey hatalı olduğunu fark etmiş; “Geçmişten kaçarken yaralı ayaklarım / Temiz bir sayfanın satır başında cehaletin şekilli aynasıydım” sözleri, bu şekilde yaşayan birinin nasıl bir dönüşüm cenderesine girebileceğini hissettiriyor. Son dörtlükte Fecr-i Ati yine kendisi oluyor ve yazmak icap ettiği müddetçe rap'i bırakmayacağını söylüyor, düşmanlarına da sert bir uyarı vermekten geri kalmıyor. On numara bir parça.
10/10

        7- “Enstrumantal”

        Parçanın tamamına herhangi bir mecrada rastlayamadık. Albüm snippet'ında yer verildiği kadarıyla güzel bir iş olduğu belli; ancak “Bağlamamjazz”ın çıktığı seviyeye çıkmıyor.
8,5/10

        8- “Ağla”

        “Ağla”, albümün en dokunaklı şarkılarından biri. Müzik ve nakarat cidden çok sağlam olmuş. Verse'lere gelecek olursak; ikinci verse'ün ilkinden daha sağlam olduğunu söyleyebiliriz. Bu verse'te ağlamanın anatomisi üzerine sözler sarf edilmiş, son dörtlük ise çok iyi. “Melankolik” kelimesinin hakkını veren bir şarkı denebilir, ama çok dinlememekte fayda var.
9/10

        9- “Her Şeye Rağmen”

        Albümün en sağlam şarkılarından biri. Albümdeki en güzel nakaratın bu şarkıya ait olduğunu söyleyebiliriz; verse'lerse cidden dokunaklı sözler içeriyor.

        “Her Şeye Rağmen”in müziği, Analiz EP'de bulunan “Analiz” şarkısının müziğine benzemekte, nakaratların ritmi de çok benzer. “Analiz” protest türde bir parçaydı ve sosyolojik mesajlar içeriyordu. Fecr-i Ati, o şarkıda kullandığı melodinin melankolik bir şarkıya daha çok yakışacağını düşünmüş olmalı ki müziği geliştirerek bu parçayı ortaya çıkarmış.
10/10

        10- “Tarih Yazar Kavuşanları”

        Nakaratı ön plana çıkan “Tarih Yazar Kavuşanları” oldukça içli satırlar içeriyor. Yaşanmadan yazılması büyük maharet gerektirecek olan bu parça dinleyicilere ağır gelebilecek derecede melankolik. “Ağla” gibi bu parçayı da çok dinlememek lazım.
10/10

        11- “Işığım Olsan Karanlığıma” (feat. Lizzy Rangel)

        Albümdeki tek düet; melankolik parçalar içinde dinlendirici nitelikte olanlardan. İlk verse'ü ve nakaratı Lizzy Rangel söylediği için o öne çıkmış. Şarkıda ayrılığın duygusal ve yaşantısal bir anatomisinin yapıldığını söyleyebiliriz; Lizzy Rangel daha çok yaşantısal eksende gidiyor, Fecr-i Ati ise benzetme, mübalağa gibi sanatlara başvurarak duygusal eksende gidiyor. Lizzy Rangel'ın cümlelerinden birkaçını aktaralım:

        “Hep odamda yalnızım, -senin- nasıl gittiğini düşünüyorum, -gidişin- gözlerimin önüne geliyor. Neden burada tek başımayım?”

        “Seninle ilgili her şeyi özlüyorum; dokunuşunu, gülümsemeni...”

        “Her yerde seni görmeye uğraşıyorum ama -oralarda- yoksun.”

        “Gökyüzümde bulutlar yok ama hâlâ günışığını göremiyorum.”

        Fecr-i Ati de benzer minvalde sözler yazmış, ancak hisleri daha yoğun ifade etmiş diyebiliriz.
7/10

        12- “Günahkâra Sor”

        Albümün en kasvetli şarkılarından biri olan parça çok başarılı. Sözlerin 1,37'de girmesi altyapıya ne denli önem verildiğini gösteriyor. Kendisi de belirttiği üzere Fecr-i Ati bu albüme zengin içerikli müzikler hazırlamış, sadece bir iki şarkıda kısa sample'ların tekrarına dayanan müzikler kullanmış. “Günahkâra Sor” parçası da gerçekten çok hoş ve yatıştırıcı bir müziğe sahip. Sözlere gelirsek; gayet şiirsel bir anlatım yakalanmış. Çeşitli yanlışlardan ve üzüntülerden yakasını sıyıramayan bireyin dünyaya ve kendi içine bakışı yansıtılmış. “Günahkâr” kelimesi, işlediği günahların idrakine varan ve bunun neticesinde vicdan muhasebesine yönelen kişiyi karşılaşıyor. Tekrar tekrar dinlenilesi bir parça.
9/10

        13- “Heyelanlar Var”

        Müziği oldukça güzel olan parça, “Ağla” ve “Tarih Yazar Kavuşanları” çizgisinde bir şarkı. Nakarat albümün en nağmeli nakaratı olmuş; Fecr-i Ati'nin bu tarz nakaratlarla melankolik rap'i olgun arabesk rap'e yaklaştırdığı düşünülebilir. Güzel bir şarkı ama “Tarih Yazar Kavuşanları”nın biraz gerisinde diyebiliriz.
8/10

        14- “Yine Bana Küskün”

        Hareketli ve renkli diyebileceğimiz bir melankolik şarkıyla albümü noktalıyor Fecr-i Ati. Müzik ve ritim hoş; verse'lerde de bir sohbet havası var. Kasvetli şarkılardan sonra gevşer gibi dinliyoruz bu şarkıyı. Fecr-i Ati, meyhanede ikinci kişiliğini gördüğünü ve onu ayıltmanın kendisine düştüğünü söylüyor; ilginç bir hayal. Özellikle ikinci verse çok güzel olmuş.
8/10

        Albüm Ortalaması: 8,464... (~) 8,5

        Her Şeye Rağmen albümü gerek sözler, gerekse müzikler açısından oldukça sağlam bir albüm olduğunu aldığı puanla da kanıtlamış oldu. Albümün başlarında hareketli tarzda, battle ve protest içerikli parçalara yer verilirken sonradan farklı ağırlıklarda ve kimi zaman olgun arabesk rap'e kayan melankolik şarkılara yer verilmiş. Sondaki hareketli şarkı da duygu durumunu tekrar dengeleme işlevi görmüş. Bu denge, hareketli şarkıların melankolikler arasına serpiştirilmesiyle de sağlanabilirdi belki, ama o zaman da duygu geçişlerinde bir çeşit karmaşa oluşabilirdi. Albümde arka arkaya dinlendiklerinde insanda ciğer bırakmayacak birkaç şarkı (“Ağla”, “Tarih Yazar Kavuşanları”, “Heyelanlar Var” ve bir ölçüde “Günahkâra Sor”) var diyebiliriz; bu açıdan epey yoğun bir albüm olmuş. Kimi şarkıların aşağı yukarı 5 dakika sürmesi de albümü dolu dolu yapan bir diğer özellik. Favori parçalarımız ise “Kalk Yeniden”, “Her Şeye Rağmen” ve “İçtim İlimi”.

19 Ekim 2020 Pazartesi

HARPYA - VARESTE EP ANALİZİ


        Harpya (Ezgi Okşaş), rap müzikte adını 2011'de düzenlenen Gerçek Yeraltı Rap Yarışması'nda dereceye girdiği “Şüphe Yok” isimli şarkısıyla duyurmuştu. Daha sonrasında kariyerine solo ve düet teklilerle devam eden Ezgi, 2014 yılında da Bol Sözlük'ün yayınladığı ilk toplama albümde (Bol Sözlük Compilation Vol.1) yer alan isimlerden oldu. Fazla üretken bir çizgi izlememekle birlikte müzikten tamamen uzak kalmadı ve her yıl parça çıkardı. 2019 yılından itibaren üretimlerini arttırdı, 2020 yılının mart ayında da Vareste isimli EP'sini yayınladı. Bu yazımızda Vareste EP'yi mercek altına alıyoruz.

        Vareste EP beş şarkıdan oluşuyor. Parçaların müzikleri nostaljik bir atmosfere sahip, kimi şakılarda Fransızca sözlere yer verilmesi de hoş bir detay. Trap'in yükselişte olduğu bir devirde eski / klasik stile bağlı kalındığı için kimi dinleyiciler açısından sığınak niteliğinde bir EP.

        1- “La Coupable”

        EP'nin ilk parçası olan “La Coupable” (Suçlu) bizi Fransızca sözlerle karşılıyor. Böyle bir şarkının girişe konması isabetli olmuş mu pek emin olamadık; ama Fransızca verse ve nakarat kulağa gayet hoş geliyor. Hem bu kısımda, hem de Türkçe verse'te bir hikâyenin dillendirilişi söz konusu. Anladığımız kadarıyla Harpya'nın suçu derinlikli bir ruha sahip olması. Alelâde olandan hoşlanmayan, sanata sığınan ve her şeyi basite indirgeyip, basitliği bir erdemmişçesine savunan aptal ve ahmaklara karşı gelen birini resmediyor Harpya. Kollarında biriken suçları onun sorgulayışları, kaçışları ve bunlar neticesinde ortaya çıkan sanat eserleri. Sokaklarda ismi olması aranan biri olmasından kaynaklı, vilayet değiştirmesi de kaçmasından. Yargıç, onu mahkûm eden sisteme boyun eğen biri olduğu için “kör”, her ne kadar Harpya'yı aklamak istese de kör. Belki de Harpya, kendisine acıyacak insanlar yerine onu anlayacak insanlar arıyor; yargıca dert yanması da bu arayıştan ötürü: “Sayın yargıcım, karşımda sevimsiz bir manzara”. Harpya “Artık şölenler değişti.” derken de insanlığın macerasını sorguluyor. Değişkenlerin aptala suç sayılması, bazı insanların kendilerine yabancı buldukları şeyleri anlamsız, sığ veya basit bulmalarıyla alakalı. Bu tür insanların tepede olduğu hiyerarşide Harpya da “taşra”yı temsil ediyor ve yalandan aklanmanın ona istediği şeyi vermeyeceğini belirtiyor. Bir ahmağın tatsız bir tütünle memnun olması, insanların hazcılığına ve basite kaçan efkârlanışlarına işaret eden bir detay. Harpya buna eleştiri getirmekle birlikte kendisini de insanüstü bir mertebeye çıkarmıyor, “Bir yanım dünyevi arzular” diyerek bu noktaya işaret ediyor.

        Harpya şarkının yarısını Fransızca yaparak kapalılığı arttırmış. Bu kapalılık, dış dünyaya yansıtabildiklerimizle içimizde taşıdıklarımızın farklı olmasından kaynaklanıyor. Harpya'nın şarkıya herkesin anlamadığı bir dille giriş yapması, bazı olayların cereyanında insanların birbirini anlayamamasının payı olmasıyla bağlantılı olmalı. Bize hikâyenin bütününü açıkça anlatmıyor; çünkü algıları kapalı bir kişi her şeyi açıkça anlatsanız da sizi anlayamayacak, algıları açık bir kişi ise sadece ipuçlarından hareket ederek bile sizi anlayabilecektir. Fransızcanın sadece estetik bir tercih olmaması güzel bir detay olmuş.
8/10

        2- “Olmayanlar”

        “Olmayanlar”, kelime seçimi açısından epey başarılı bir şarkı. Âhenk açısından uyumlu kelimeler akıp giderken anlam da geri plana düşmüyor. Elbette şarkıyı dinlerken alt metinlere tamamen odaklanamasak da birkaç kez dinledikçe ve sözleri okudukça anlamlar daha belirginleşiyor. Birkaç söze değinmeden geçemeyeceğiz:

        Eylemlerim buz tuttu, mastarları yok lan!” - Bir eylemin mastar kısmını attığımız zaman ortada sadece emirler kalır: “Düşün”, “konuş”, “oku”, “yürü”, “koş”, “bağır”... Eylemleri buz tutmuş olsa bile içten içe harekete geçmek konusunda epey tetikte olan bir insan yansıtılıyor diyebiliriz.

        Tüm duygularım erdemleri tartaklayıp hortlar” - İnsan uzun bir süre saygıdan, tevazudan, merhametten... ötürü içine attıklarıyla kendini bir anlamda şarj eder; bunların dışavurumu da tüm bu erdemleri silip süpürecek kadar güçlü olabilir.

        Olmayanlar beklenir ve olmayanlar evleri doldururken olanlar hiç olduramaz bir şeyi!” - Buradaki kelime tekrarları ve tezatlar çok hoş olmuş. Olmayan şeylerin evleri doldurması fikri aklımıza şu sözü getirdi: “İnsan, hayatının çoğunu yaptıklarıyla değil, yapamayacaklarıyla geçirir.” (Bu tür bir söze bir yerde rastlamıştık ama bu şekilde aratınca bulamadık.) Olanların (Mevcut olanların / gerçekleşenlerin) bir şeyi olduramaması; insanın ihtiyaçlarına, özlemlerine gereken cevabı verememeleriyle alakalı. Gözümüzün önünde olan şeyler, fikrimizde, özlem duyduklarımızdan daha az yer kaplamaya başlayabilir; örneğin almayı çok istediğimiz bir şey aklımızı epey meşgul ederken, evimize aldıktan sonra onunla vitrinde ilgilendiğimiz kadar ilgilenmemeye başlarız; alışırız. Evlilik de biraz böyledir, evlendikten sonrasını sürekli mutlu geçireceğimize inansak da bir süre sonra o hâle de alıştığımız için ilk zamanlardaki mutluluk duygusu körelmeye başlar.

        Anlamla demlenen bir şarkı yazdım metaforlara yaslanmadan” - “Şarkıyı birkaç kez dinledikçe, sözleri okudukça anlamlar daha belirginleşiyor” demiştik; Harpya'nın şarkıyı anlamla demlenmiş olarak nitelemesi bu noktayla bağlantılı. Şarkıda metaforlar var elbette; ama metaforlara yaslanmak farklı. Kendi ürettiği veya dolaşımdan alıp kullandığı metaforlara yaslanan kişi, söylediği sözleri şişirebilir. İlhamının sevkiyle hareket ederken samimiyetini yitirebilir ve ilk bakışta etkileyici gözükse de üzerine düşünüldüğünde sığ olduğu anlaşılacak bir iş ortaya koyabilir. Harpya ise böyle yapmadığını, her satırı düşünerek ve hissederek yazdığını belirtmiş.

        Harpya'nın şarkıda kullandığı tekrarlar bir çeşit yankı etkisi uyandırıyor; bu da söylenenlerin uzun süre içte biriktirilmesi ve kekeleyişler ile çığlıklar niteliğinde dışa vurulmasıyla alakalı. (Zaten nakarat bağımsız bir nakarat değil; verse'lerden alınmış kimi parçalardan oluşuyor.) Kullanılan ses efektleri de bu bağlamda işlevsel. “Bardakları çarpsam”da sesin kalınlaşması bu söze bir tür çığlık niteliği yüklüyor, devamındaki yankıların kısık sesli olması da insanlara dertlerini haykırarak anlatsa dahi anlaşılamayan bir bireyin tekrar içe kapanmasıyla, sesinin tekrar cılızlaşmasıyla bağlantılı diyebiliriz.
9/10

        3- “Pastoral”

        “Pastoral”, EP'nin tek hareketli şarkısı; bu açıdan bir denge görevi görmüş. Şarkı ilk dinleyişte bizi önceki parçalar kadar yakalamıyor diyebiliriz; özellikle nakarat biraz zayıf kalmış. Nakarat sonda da tekrar edebilirdi aslında; ama nakaratta birkaç kez “Çıkamıyorum ben” denmiş, ikinci verse'ün sonunda ise “Yenilgime sarılmaktır icap eden tavır”. Yani Harpya yenilgisini kabul ettiği için tekrar şikâyet etmiyor ve nakarat ikinci kez girmemiş oluyor.

        Altı çizilesi birkaç satır hakkında bir iki şey söyleyelim:

        Bu işlenmiş karmaşada yürüyen insana karşı benim hayallerim kaldı pastoral” - İlk şarkıdaki “Hiyerarşik düzlemde ancak simgeliyorum taşrayı” dizesini anımsatan bir cümle. Doğa romantik insanlar için bir tür sığınaktır, doğayla barışık yaşamak insanı huzura götürecektir. Bu doğa hem dış doğadır, hem de insan tabiatıdır. Elbette insanın tabiatında zıt yönelimler vardır, ama bu zıt yönelimler arasında denge gözetilirse, yani çileciliğe veya hazcılığa varmadan orta bir yol tutturulursa insan kendisiyle barışık yaşayabilecek ve mutlu olabilecektir. “İşlenmiş karmaşa” sözü de şehir hayatını ve yapaylaşmış insan ilişkilerini sembolize etmekte, diyebiliriz.

        Örümcek ağında yaşamaktansa av olacağım aslana” - Belirsizlik düşüncesi günümüz insanının en büyük stres kaynaklarından birisi. Diken üstünde yaşamak, “yarın ne olacak” diye kaygılanmak insanı yiyip bitirmekte. Harpya da bu tür kaygıların esiri olmamak ve ayaklarını yere sağlam basabilmek uğruna her türlü tehlikeye atılabileceğini söylemiş. (Sürekli korku içinde yaşamakla ilgili olan “Tarla Faresi ile Kent Faresi” masalı da hepimizin malumudur.)

        Zamanın sana biçtiği kanuna boyun eğmen gerekir” - “Zaman sana uymaz, sen zaman uy.” şeklindeki sözü anımsatan bir dize. İçine doğduğumuz dünya, içine doğduğumuz kültür vs. kişiliğimizi şekillendirirken, “özgür irade” denen şey de tartışmalı hâle geliyor aslında. Biz her ne kadar özgür veya her ne kadar aykırı bir birey olmaya çalışsak da bu aykırılığımız zamanın getirilerinden biri olabiliyor; dolayısıyla aslında kendimizden beklemediğimiz bir şekilde kendimizi bir akışa kaptırmamız ve özümüzü yitirmiş olduğumuzu çok sonraları fark etmemiz de mümkün.

        Sırf aynı kanunları paylaşmıyoruz diye cömert olmamışım, bu ne aptal bir bakıştır.” - Kimi zaman karşımızdaki insanla temel konularda dahi görüş ayrılıkları yaşayabiliyoruz; ama kimi zaman bu görüş ayrılıklarını kabullenmek de mümkün. (Çok temel görüş ayrılıkları varsa bunların görmezden gelinmesi de iyi değil; “Aman canım, tıpatıp aynı olacak değiliz ya” diye düşünülüp içe atılan birtakım duygu ve düşünceler yeri geldikçe [özellikle kimi kırılma noktalarında] açığa çıkıp sorun yaratabilirler. Kabullenmek başka, tahammül etmek başka, görmezden gelmek başka.) İnsanlar bu temel görüş ayrılıkları sebebiyle birbirlerine soğuk davranabilirler; ancak Harpya bu tür bir tutum içerisine girmeyeceğinden emin olduğu için, kendisine bu ithamda bulunan kişiye kızmış. Şu da var: Bazı insanlar içten içe kendi yaptıkları şeyleri karşı tarafa mal edebilirler, bunu kendi tavırlarını haklı çıkarmak amacıyla bir tür koz olarak da kullanabilirler. Yaptıkları herhangi bir hata dolayısıyla tepki gördüklerinde “Sen zaten beni anlamıyorsun / onaylamıyorsun.” gibi sözler söyleyebilirler. Harpya'nın, bu bakış açısını aptalca olarak nitelemesi de bundan kaynaklanmakta, diyebiliriz.

        Tahammül yok renklere, siyah ya da beyaz” - İnsanları kendimizce kategorize ederken çok keskin uçlar belirleyebiliyoruz; ancak herkesin farklı farklı doğruları ve yanlışları, bunlar yanında da ne doğru ne yanlış olan birtakım seçimleri vardır. Harpya her davranışın doğru veya yanlış olarak nitelenmesine ve bu nitelemeler neticesinde insanlara duyulan itibarın belirlenmesine karşı çıkmış.

        Yenilgime sarılmaktır icap eden tavır” - İnsanın kendi kusurlarını, yanlışlarını kabul etmesi oldukça zordur; ancak insan hata yapa yapa doğrusunu öğrenen bir varlıktır ve her hata onun gelişimine bir tür katkı olabilecektir. Kişinin yenilgilerini kabullenmesi de kendisini mükemmel sanmasının önüne geçecek ve onu geliştirecektir. Yenilgi kabullenilmezse nerede yanlış yapıldığı anlaşılmaz ve/veya çözüm sağlamayacak olmasına rağmen efor sarf edilmeye devam edilir.
7,5/10

        4- “Sözlerime Sadık”

        Şarkının adı “Sözlerime Sadık” olmakla birlikte şarkıda böyle bir ifade geçmiyor; sadece “Sözleri tutmuyorsan tabii yok bu sokakta yerin” deniyor. Bu parça da melankolik olmakla birlikte protest satırlar da var. (Zaten yukarıdaki şarkılarda da protest bir tavır hâkimdi; ancak buradaki protestlikle siyasi düzlemi kastediyoruz.) Nakarat verse'lerle bağımsız düşünülmeye müsait; daha farklı bir şarkıya da yakışabilirdi. Bununla birlikte, insanın ruhundaki boşlukların hem kişisel, hem toplumsal yaralardan kaynaklı olabileceğine işaret edilmek için özellikle böyle bir parçaya konmuş olabilir.
8,5/10

        5- “Uzaktan”

        Albüme adını veren “vareste” kelimesinin geçtiği şarkı. (“Vareste” de uzak, kurtulmuş demek.) Nakarat gerçekten çok hoş; sözler de yine kaliteli. “Uzaktan izliyorum elbet, yaşamak ne haddime” sözü, hayata karışamayan bir bireyin iç çekişi. Esasında hayata karışanların ne kadar hayatın içinde olduğundan da emin olamayız; ama biz tamamen dışındayız, bizim dışımızdakiler de tamamen içinde gibi gelebilir bize kimi zaman. (Hayatı seyredip ona tamamen dâhil olamama hâli Tanpınar'ın da Abdullah Efendi [“Abdullah Efendi'nin Rüyaları”] ve Hayri İrdal [Saatleri Ayarlama Enstitüsü] karakterleri üzerinden işlediği bir durumdur.) Bununla birlikte, “Ol mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler” (Hayâlî) mısrasında değinildiği gibi, hayatı anlayabilmek için bazen ona karışmak yerine uzağında kalmak ve dışarıdan seyretmek gerekir.

        İki söze daha değinelim:

        “Bir elimde yarınların kılçığı, bir elimde tılsım” - İnsan henüz yarını yaşamadan onun üzerine planlar yapar, hayaller kurar, adımlar atar... Ve o gün geldiğinde / o gün yaşanırken önceden beklenen, hissedilen heyecanın belki de zerresi kalmadan gün yaşanıp bitirilmiş olur. Yarını tüketmek böyle bir şey. Tılsım ise hayatta önemli bir değişime yol açabilecek bir nesne; düne bakış, bugünü yaşayış ve geleceğe hazırlanış konusunda bizi daha da olumlu bir noktaya taşıyabilir bu tılsım. İnsan için her iki hâl de mümkün, bu sebeple Harpya da bir elinde birini, diğer elinde diğerini tuttuğundan bahsetmiş.

        “Bir suçludan evrilen zat-ı muhterem benim” - Bu söz, ilk şarkıdaki sanat suçu ile üçüncü şarkıdaki “Yenilgilerime sarılmaktır icap eden tavır” sözünü anımsatıyor. İnsan hatalarını, kusurlarını kabul eder ve onları düzeltmek için çabalarsa ortaya bambaşka bir kişi çıkarabilir; dün suçlu olduğu hâlde bugün saygıdeğer bir konuma erişebilir. Hayat düz bir çizgi üzerinde yaşanmaz ve bu dünya bir sınav dünyası olduğu için de önemli olan şey tekâmül yolculuğudur.
10/10

        Albüm Ortalaması: 8,6

        Harpya, insanı derin düşüncelere sevk etmekle birlikte dinlendiren, huzur veren bir EP hazırlamış. Kendi içine döndüğü ve insanlığa bakışlar attığı kısımlar birçoklarının hislerine tercüman olacak nitelikte. Kimi parçalarda Fransızca sözler kullanması da EP'yi ona has kılan, estetik bir tercih olmuş; “Uzaktan” parçası bu açıdan en dengeli parça. Harpya'nın, içine attıklarını sanatıyla daha sık dışa vurması dileklerimizle...

25 Eylül 2020 Cuma

NORM ENDER'İ EN İYİ ÖZETLEYEN ŞARKI: "İHTİYACIM YOK"

        Norm Ender önceki gün “İhtiyacım Yok” isimli teklisini yayınladı. Bu parça Norm Ender'in bugüne dek yapmış olduğu birçok şarkıyı hatırlatacak bir iş olmuş, bununla birlikte kendini tekrar etme tadı vermiyor. Norm'un bu şarkısıyla bir taşla birçok kuş vurmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Şarkıyı önceden duyurmamış olması “Reklam yapmaya ihtiyacım yok.” mesajını içeriyorken, “Konu Kilit”ten sonra fazla zaman geçmeden yeni bir şarkı yayınlaması da “Senede bir kere ortaya çıkıp cebini dolduruyor.” söylemlerine yanıt niteliğinde. Ayrıca bu parçanın “Norm artık eskisi gibi yazamıyor.” şeklinde düşünenlere verilmiş bir tür karşılık olduğunu söyleyebiliriz. Elbette ki “İhtiyacım Yok”, Norm'un on numara şarkıları arasına girebilecek ağırlıkta değil; ama sözlere yakından bakarsak daha önce yaptığı pek çok parçanın tadını tek bir parçada vermeye çalıştığını görebiliriz. Norm Aura albümünden sonra çıkardığı “Mekânın Sahibi” ve “Konu Kilit” şarkılarında Aura'daki ortalama seviyeye ulaşamamıştı; bu şarkı ise Aura'nın ortalama çıtasını tutturan bir şarkı olmuş. Sözlere daha yakından bakalım:

        “Bu bezmiş hayatların örselenmiş öyküsü / Metropolde dayak yemiş şiirlerin öncüsü / Ve sözcüsü, yasaklanmış hicivlerin döngüsü” - Bu satırlar rhyme açısından “Yazıldı şiirler ve tütsülendi gökyüzü / Bu toprağın var her yerinde kahramanlık öyküsü” (“Kara Toprak Cover”) dizelerini, içerik açısındansa “Çıktık Yine Yollara” ve “Depresyon Oteli” şarkılarını anımsatıyor. (Bu “bezmiş hayatların örselenmiş öyküsü” daha önce bu şarkılarda konu edinilmişti.) Norm burada toplumsal dramlara değiniyor ve sanat ile eleştirel düşüncenin körelmesinden şikâyet ediyor.

        “Bir şiirin metropolde dayak yemesi” hayali epey ilginç. Bu hayalin altında yatan düşünceyi açmaya çalışalım: “Metropol hayatı” dediğimiz hayat birtakım kalıplar çerçevesinde yaşanan bir hayattır; kendisini bu hayatın akışına kaptıran bir bireyin kaygıları da (maddi kazanç, kabul görme, istediklerini satın alabilme vs.) hemen hemen bellidir. Bu tür klişe bir yaşantıya sahip olan kişilerin duygusal tarafları zayıflayabilir ve ortaya maddiyatçı, hazcı... bireyler çıkabilir. Böyle bir ortamda “şiir” gibi bir sanat da ötelenebilir veya o da tüketim maddelerinden biri hâline gelebilir. (Marketlerde manav reyonunun yanında satılan veya sosyal medyada paylaşılmak üzere fotoğrafı çekilen kitapları düşününüz.) Norm Ender de -kendisini bir anlamda şair olarak gördüğü için- şiirin üstünlüğünü savunuyor. Ender'in “sözcü” ve “öncü” konumda olması da tanınır bir rapçi olmasından kaynaklanıyor.

        “Yasaklanmış hicivler” - Yukarıda tarif ettiğimiz yaşantı birtakım klişe öğretilerden beslenir, bu yaşantıyı eleştirenlere de “Peki ne yapmayı planlıyorsun? Bir baltaya sap olmayacak mısın? Yuva kurmayacak mısın? Herkes aptal, bir sen mi akıllısın?” gibi söylemlerle karşılık verilebilir. Daha da ötesi, bu çizgidışı düşünceler belli yaptırımlara sebebiyet verebilir. (Bu konuyu “Türkçe Rap'te Okul ve Eğitim Sistemi Eleştirisi” başlıklı yazımızda irdelemiş idik.) Norm da “yasaklanmış hicivler” derken bu noktaya temas etmiş.

        “Memlekette Türkçe rap mi? İşte ömür törpüsü” - Norm Türkçe rap'in geldiği noktaya “Benim Stilim” ve “Mekânın Sahibi” gibi şarkılarda da temas etmişti.

        “Ne o kuzen? Yeni düzen marjinal ve postmodern / İndi bindi bir toplumda olmuş'unuz post modem” - Norm burada klasik alaycı tavrını takınıyor ve -“Hey keş, ortamınız leş” ve “Hey Mike, atsana bir like” cümlelerinde olduğu gibi- basit kafiyelerle akılda kalıcılık sağlamaya çalışıyor. “İndi bindi bir toplum” ibaresi insanımızın her gün yeni bir şeyler öğrenmeye çalışıp bunların hiçbirini içselleştirememesiyle alakalı, denebilir. (İçinde debelendiğimiz Doğu-Batı ikilemi; kişisel gelişim ve diyet gibi konularda her gün yeni bir fikrin savunulması; bir yandan Masterchef Türkiye'nin, diğer yandan gelin-kaynana yemek programlarının izlenmesi vs.) “Post modem” de “modem sonrası” demek; yani Norm “İnternet sonrasında biraz afalladınız.” gibi bir mesaj veriyor.

        “Adımı clickbait için var mı ağza almayan” - Norm burada primciliği eleştiriyor; bunu biraz önce eleştirdiği internetin diliyle yaparak hicvini pekiştirmiş oluyor.

        “Kaldı mı lan rap hakkında hiçbir fikri olmayan?” - “Bu sene değere bindi bizim Hiphop kültürü” (“Konu Kilit”) gibi bir söz. Burada, herkesin rap'e yönelmesi sonucu kalitenin düşmesinden ve rap'i yarım yamalak bilen kişilerin rap hakkında konuşmasından şikâyet edilmiş. Aslında Norm “Mekânın Sahibi” şarkısıyla bu kesime malzeme verdi ve reklamlarda oynadı; şimdi bu durumdan şikâyet etmesinin ne derece samimiyet içerdiği tartışılır. Şu var ki kendini bu kitleye de kabul ettirebilme yolunda adımlar attığını düşünüyor olabilir; ama bu insanların fikirlerini ne derece değiştirebildiğini bilemeyiz.

        “Be muhterem sıkıldın, kaoslu gündem arıyorsun” - Norm bu cümleden itibaren bir tipin eleştirisine geçmiş; bu nokta da “Kezban” şarkısıyla benzerlik gösteriyor.

        “Kusura bakma, sana bakınca Neyzen oluyorum.” ~ “Severken Mevlânâ'yım, söverken Neyzen'im.” (“Kara Toprak Cover”)

        “Moğollar da eşlik ediyor: 'Bir şey yapmalı' " - Burada da ustalara selam çakma anlayışı devam ettirilmiş.

        “Senin jargonunda söylesem: Moruk beni bi' sal” - “Konu Kilit” de bu jargondan hareket edilen bir şarkıydı.

        “Hiç ihtiyacım yok hiç sahte dostlara / Duygusuz, samimi olmayan afili pozlara / Hiç ihtiyacım yok hiç, böyle mutluyum” - Ender burada kendini övmüş, bir yandan da kendi tavrını karşısındaki insana olumlu örnek olarak sunmuş.

        “Sevmiyorsan işte yol, çünkü ben buyum.” ~ “Sizi takmıyorum, bu da benim stilim.” (“Benim Stilim”)

        “Gördüğüm bir sorun olursa şarkılarıma taşıyorum.” - Norm burada da “rap'in hikmeti”nden bahsetmiş ve “Ben protest rapçiyim.” mesajı vermiş.

        “Bu fitneler fesatlar, pusuya yatmış hesaplar” ~ “Yine kem gözler üzerimde, yay gibi oklar gerilmiş”. (“Sonumu Görüyorum”)

        “Ve sanma bu dertleri ben ellerim cebimde aşıyorum.” - Norm rahat bir imaj çizdiği için dertsiz tasasız zannediliyor olabilir, Aura albümünün kapağında da elleri cebindeyken çekilmiş bir fotoğrafı vardı; ama burada “İmaja aldanmayın.” demek istemiş.

        “Bir dakika dur, sakin ol. (...)” - Buradan sonrası da didaktik ve satirik özellikler gösteriyor. Buradaki eleştirinin “Kezban” şarkısını hatırlattığını yukarıda söyledik, “Bak çocuk” hitabı da “Depresyon Oteli”ni anımsatıyor denebilir. Bununla birlikte Ender “Depresyon Oteli”nde muhatap aldığı çocukla empati kuruyordu, bu şarkıda ise onu eleştiren kişileri karşısına almış ve bir yandan alay etmiş, bir yandan da nasihat vermiş.

        “Yarın için bir düzen kur.” - Norm'un söylediklerini yukarıda hâkim düzen karşıtı düşünce bağlamında ele almıştık, ama Norm bu sözüyle düzen fikrine tamamen karşıt olmadığını dile getirmiş; yani onun istediği şey “sınırsız özgürlük” değil, gençlerin ayaklarını yere sağlam bastığı, daha iyi bir düzen.

        “Bak çocuk, papağan olmuş ağzınızda rhyme, flow” - Bu cümlede anlatım bozukluğu var. Papağan olan şey aslında o çocukların kendisi; bahsettikleri rhyme ve flow değil. Her neyse, Norm burada dinleyici kitlesinin birtakım klişe kriterlerle onu yargılamasından rahatsız olduğunu dile getiriyor ve “Edebî değer sadece bunlarla ölçülmez; metaforik ve mizahî anlatım da önemli.” demiş oluyor. Bu hususta haklı olduğunu belirtmeliyiz.

        “Onun tenasül uzvunuzdan hiçbir farkı yok.” - Norm burada -“Deli” ve “Mekânın Sahibi” şarkılarında olduğu gibi- üstü kapalı bir küfre yer vermiş. Aslında burada da muhatap aldığı kitlenin jargonundan bir alıntı yapmış, “s*k gibi” ibaresini farklı bir şekilde söylemiş.

* * *

        Özetleyecek olursak; Norm Ender “Ben hâlâ aynıyım, işlerimin kalitesinde bir düşüş yok.” mesajı vermek için önceki şarkılarından bir çeşit potpori yapmış diyebiliriz. Klip de benzer şekilde biraz karışık. Norm “Mekânın Sahibi”nde “Beni dinler devrimci gençler” demiş, daha sonra bu sözüne “Atatürkçülüğü kastediyorum.” diyerek açıklama getirmişti. “İhtiyacım Yok” klibinin bir yerinde konser sahnesinin arka ekranında bir Atatürk fotoğrafı ve dalgalanan Türk bayrağı gözüküyor, klibin tam o anında geçen sözler de “Ben buyum.”. Klipte konser görüntülerine ve Norm'un hayranlarıyla yan yana geldiği karelere yer verilmiş; Ender bu karelerle hem dinleyicilerine selam çakmış, hem de onu sevmeyenlere “Seviliyorum, kudurun.” mesajı vermiş. Ara ara beyaz boyalı, boş bir mekânda gözükmesi de “Etkileyici bir fona ve ciddi bir prodüksiyona ihtiyacım yok.” mesajını içermekte. (“Deli”, “Mekânın Sahibi” ve “Konu Kilit” kliplerinde işin reklam ve prodüksiyon kısmı şarkıların seviyesini geçiyordu denebilir; Norm burada “Mesele onlar değil.” demek istemiş.) Klipte ara ara maskeyle gözükmesi de -“Konu Kilit” klibinde olduğu gibi- toplumsal sıkıntılara değinme maksatlı. Klibin sonuna doğru dansçı bir bayanın gözükmesi çok gerekli bir detay değil gibi, ama o da klipteki karmaşayı beslemiş.

        “İhtiyacım Yok” şarkısı içerdiği alt metin açısından dikkate değer ve keyifle dinlenebilecek bir parça olmuş; öte yandan takınılan alaycı tavır eleştiriye açık. Şarkıya puanımız ise 10 üzerinden 7,5.

23 Eylül 2020 Çarşamba

SND 20. ANNİVERSARY GOLDEN TAPE ALBÜM ANALİZİ


        Türkçe rap'le ilgili en eski sitelerden olan suikast.de geri dönüş adımlarını atmaya başlamışken 20. yıla özel bir toplama albüm yayınladı. Bu albümde, suikast.de'nin daha önce yayınlamış olduğu toplama albümlerde de yer alan bazı isimler yanında farklı isimler de bulunuyor. Biri intro olan 26 şarkılık albümü irdelemek istedik.

        1- “İntro” (Orrobeatz)

        Orrobeatz'in hazırladığı intro kasvetli bir yapıda; albümün gümbür gümbür bir albüm olduğuna ve suikast.de'nin gümbür gümbür geldiğine işaret eden cinsten. İntro dinleyiciyi rahat yakalasa da bu kadar uzun süre boyunca fazla değişiklik göstermeden ilerlemesi eksi bir yön olmuş. Albümün uzunluğuna istinaden bu uzunlukta bir intro konmuş olabilir; ama 4,5 dakika yerine 2 - 2,5 dakika sürse daha iyi olurdu.
7/10

        2- BRS & Viconi - “Charged Up”

        “Charged Up”, “İntro”daki kasveti devam ettiren bir müziğe sahip. Şarkının girişindeki “Geçiyor günler monoton” cümlesi de beat'in monotonluğunun etkisiyle yazılmış gibi; verse'ün devamında da olay cümlelerine ağırlık verilerek hayatın gidişatı anlatılmış. İki sanatçı da beat'in atmosferine uygun olacak şekilde sert okumayı tercih etmiş ve müziğin ritmine güzel ayak uydurmuş; ama müzik sürekli aynı ritimde ilerlediği için sonlara doğru dinleyiciyi yorabilir. Albümün ısınma turunda yer almaya uygun bir şarkı.
8/10

        3- Çağrı Sinci & Narkoz - “Zamanın Az”

        “Zamanın Az”, isminin yarattığı beklentiye uygun bir içeriğe sahip. Çağrı Sinci dinleyiciye hitap ettiği didaktik bir verse girmiş, Narkoz da içinde bulunduğu piyasadan şikâyet eden satırlar yazmış. İki rapçinin sesleri birbirine benziyor diyebiliriz, bu açıdan da birbirlerini tamamlamışlar. Parçanın pek sivrilmeyen, hoş ve akılda kalıcı bir nakaratı var, sonda dört kere de tekrar etse olurmuş. Kafa dinlemelik, güzel bir şarkı. (Not: Aslında "Zamanın Az" bu albüm için kaydedilmiş bir şarkı değil, 2017 senesinde çıkmış bir şarkı. Daha önce resmî platformlarda yayınlanmamış bir iş olduğu için bu albümde yer verilmek istenmiş olabilir.])
9/10

        4- Erci E. & Capman (Hakan) - “Aydınlık”

        Albümün klip gelen şarkılarından olan “Aydınlık”ta iki old school isim, Cartel'den Erci E ve Cartel'in eski üyelerinden Capman Hakan bir araya gelmiş. Parça; müziğin, ritmin ve kelime oyunlarının öne geçtiği, eğlenceli bir şarkı olmuş. Çok üst düzey değil ama kendi türünde iyi.
7/10

        5- Flinta Family - “Geçse de Seneler”

        Beat Türk Halk müziğinden esintiler taşıyor, sözler de battle, protest ve storytelling rap özellikleri gösteriyor. Rap yaşantısını anlatan satırlar ve verilen mesajlar güzel, ama müziğin baskınlığı ve vokal kullanımı açısından biraz yorucu bir parça olmuş.
7,5/10

        6- Flowart - “Yalanlar”

        Bu şarkıyla albümün old school atmosferi -bir süreliğine- değişiyor. Flowart beat'le uyumlu olarak melankolik, bununla birlikte biraz umursamaz tavırla söylediği sözler yazmış. Bazı gerçeklerin farkında olmakla beraber bu gerçeklerden sıkılmışlığı yansıtmış; parçanın adının “Yalanlar” olması da bu noktayla epey uyumlu. Konu biraz dağınık işlenmiş, bu açıdan kafa karışıklığını yansıtan bir parça. Uzun yolda veya karanlık odada dinlemeye elverişli bir şarkı.
8,5/10

        7- Yuti - “Fokdat”

        Flowart'ın yatıştırıcı şarkısından sonra “Fokdat”la tekrar uyanışa geçiyoruz. Türkçe sözler az olduğu için parçanın önemli bir kısmını ritme ve müziğe odaklanarak dinliyoruz. Şarkı denge görevi görmesi açısından iki melankolik şarkının arasına konmuş gibi.
6/10

        8- Geeflow & Betül - “Baştan Sev”

        “Baştan Sev”, duygusal konulardan bahseden pop-rap türü bir parça olmuş. Geeflow'u genellikle tasavvufi rap'lerinden ve battle şarkılarından biliyoruz; “Baştan Sev” Geeflow'un alışılmışın dışına çıkması yönünden güzel bir şarkı olmuşsa da üst düzey bir şarkı olmamış. Parçanın başında direkt kapıyı çarpıp çıkmaktan bahsedilmesi mevzuya biraz ani bir giriş olmuş. Verse'ler Fresh B stilini hatırlatacak şekilde biraz hafifken nakaratın fazla derin olması parçada bir dengesizlik oluşturmuş; “Baştan Sev” ismindeki bir parçada verse'lerin de biraz daha ciddi yazılması icap ederdi diyebiliriz. (Verse'ler karşılıklı atışma şeklinde kurgulandığı için böyle olmuş aslında; ama bu nokta bizi pek yakalamadı.) Ayrıca parçada geçen “pesimist” ve “protest” kelimeleri rap'in alt türlerini hatırlatıyor; Geeflow'un bu tavırları eleştirmesi bu türlerdeki kimi rap'lerden de pek hazzetmediği şeklinde yorumlanabilir. Albümün duygusal yönünü güçlendirmek için yer alan bir parçaysa da bizce zayıf halka olmuş.
5/10

        9- Kaplan - “Yan”

        Hardcore-storytelling diyebileceğimiz bir şarkı olmuş “Yan”. Beat'e ve belki içeriğe uygun olarak biraz ağır aksak ilerleyen bir parça olmuş, sonlara doğru da brutal vokale geçiş yapılıyor; bu özellikler dolayısıyla dinleyicileri yorabilir. Rock'la rap'in harmanlanması adına güzel bir şarkı; ama bir albümde birbirinden epey uzağa düşen parçaların yer alması çeşitlilikten ziyade karmaşa yaratabiliyor.
7/10

        10- Kaplan & Deli MC - “Deliler”

        “Yan” parçasından sonra “Deliler” parçasının gelmesi; “Bir albümde birbirinden epey uzağa düşen parçaların yer alması çeşitlilikten ziyade karmaşa yaratabiliyor.” derken anlatmak istediğimiz şeyi çok güzel özetlemiş. “Deliler” old school atmosfere sahip bir parça. Tarz ve içerik açısından Türkçe rap'in ilk zamanlarını hatırlatması, nostaljik bir hava yaratması açısından albümde yer alması gerekli bir parça olabilir, ama Türkçe rap'in teknik açıdan geldiği noktayı hesaba katarak “Deliler”in bugünkü dinleyicilere fazla hitap etmeyebileceğini belirtelim.
6,5/10

        11- Knock Out & İmel - “Canlı Kadavra”

        Knock Out'un yakın zamanda çıkan Zor Zanaat albümünde de yer alan bir parça “Canlı Kadavra”. Knock Out SND Golden Tape'e kendi albümünden bir şarkı vermek yerine SND Golden Tape için kaydetmiş olduğu bir şarkıyı sonradan kendi albümüne de eklemiş olabilir; orasını bilemiyoruz. Knock Out old school rap'ten şaşmadan yoluna devam eden bir MC; ama şarkılarındaki old school hava “Deliler” parçasındaki gibi değil. Bu parça ise albümde rap dışı türlere yaklaşan parçalardan olmuş ve biraz deneysel bir tat veriyor. Bitişi biraz ani olan parça bizce orta seviyede kalmış.
6/10

        12- Kurşun - “Yaşamak Adına”

        Albümün hafiften hareketli ve yatıştırıcı şarkılarından biri “Yaşamak Adına”. Kurşun kelime seçiminde -alıştığımız şekilde- asonans ve aliterasyondan faydalanmış; bu tür kelimelerin kullanılmış olması ve beat mesajlara odaklı bir dinleme yapmayı güçleştiriyor diyebiliriz. Nakarat Kurşun'dan alıştığımız şekilde arabesk-pop tarzı, ama müziğe yakışan bir nakarat olmuş. Girişteki konuşma kısmı ise gereğinden fazla kısık kalmış diyebiliriz.
7,5/10

        13- Mahşer & Raca - “Eski Hamam Eski Tarz”

        “Eski Hamam Eski Tarz”, ismiyle oldschool tarzda olduğunun mesajını veriyor. Girişi ani olan parçanın inişli çıkışlı, hoş bir beat'i var. Müzik kirli okumaya pek elverişli değil, dolayısıyla ikinci verse daha rahat dinleniyor. Nakarat monoton olmuş ve şarkıyı aşağı çekmiş.
7,5/10

        14- Medusa - “Ötesi Yok”

        Medusa pop-rap türündeki bu şarkısıyla albümü tekrar duygusal tarafa çekiyor. Medusa'nın tarzını sevenlerce epey beğenilecek bir şarkı. Söz tekrarları rap'te çok hoş karşılanmayacak bir şeyse de böyle bir şarkıda rahatsız etmiyor. Rap açısından bakarsak 10 numara değil belki ama kendi tarzında değerlendirirsek 10 numara parça; Medusa albüm için elinden gelenin en iyisini yapmış. Son olarak belirtelim ki parçanın adı “Ötesi Yok” yerine “Ötesi Var mı?” olabilirmiş, zaten klibe de öyle yazılmış.
10/10

        15- Neşternino - “Blöf”

        Albümün hareketli şarkılarından olan “Blöf”, Mansur Ark tarzını hatırlatan bir parça olmuş diyebiliriz. Albümde her tattan şarkı barındırılması adına güzel bir görev ifa etmiş, ama pop-rap sevmeyenlere pek hitap edecek bir parça değil.
7,5/10

        16- Lisanz - “Killuminati”

        Lisanz grubundan, yabancı müzik piyasasını ve medyayı yönlendirdiği söylenen malum örgütü eleştiren protest bir parça. Her tarzda parçaya yer verilen böylesi bir albümde protest rap olmazsa olmaz idi, “Killuminati” de bu açığı kapatan şarkılardan olmuş. Parçanın iki kısma ayrılmasına çok gerek var mıydı bilemiyoruz, arka arkaya iki şarkı dinler gibi olduk.
7,5/10

        17- Forte - “Ne Fayda”

        Albümün battle parçalarından olan “Ne Fayda”, hoş ve biraz inişli çıkışlı bir beat'e sahip. Forte beat'in ritmine güzel ayak uydurmuş; ama özellikle beat'in sivrildiği noktalarda sözleri anlamak biraz zor. Kelime seçiminde ses benzerliklerinin gözetilmesi de ilk verse'te dinleyiciyi sözlere odaklanmadan dinlemeye sevk ediyor diyebiliriz. Forte “Bön bön bakanlara bir kutu göstermelik kafiye sunmam gerek.” derken ilk verse'te uyguladığı tekniği tarif ediyor gibi; ama “Sözüm öz” diyerek, kelimelere odaklı rap yaparken dahi mesaj kaygısını arka plana atmadığını belirtmek istemiş. Nakarat fazla sivrilmiyor ama hoş bir nakarat. “Ne Fayda”, ufak pürüzlerine rağmen albümdeki new school tarafı güçlendiren ve albümü taşıyan şarkılardan biri olmuş.
8/10

        18- Zeus & Medusa - “Sev ya da Sevme”

        Zeus ve Medusa'nın düeti albümdeki en sağlam parçalardan olmuş; Zeus beat'in kasvetine uygun olarak sert sözler ve karanlık bir okuma tercih etmiş. Nakarat duyguyu yumuşatarak denge görevi görüyor, bu kısımlarda beat biraz daha sadeleşebilirdi. Müzik albümün en iyilerinden, sade beat olarak da dinlenmeye elverişli.
9/10

        19- Nefes & Lunatic C. - “Selfmade”

        “Selfmade”albümdeki yabancı dil kanadını destekleyen şarkılardan; sözleri anlamadığımız için müziğe ve ritme göre puanlama yapacağız. Dinleyiciyi yakalasa da sonlara doğru yormaya başlıyor.
6,5/10

        20- Ruin - “Chromfelgen”

        Yine yabancı dilde bir parçayla devam ediyoruz. Bu parçanın müziği bizi bir önceki parçadakinden daha çok yakaladı; bununla birlikte müziğin sesinin bazı yerlerde sözleri biraz baskıladığını belirtelim. Nakarat da fazla tekrar edildiği için sonlara doğru yormaya başlıyor. “Charged Up”ın bir tık altında kaldığını söyleyebiliriz.
7,5/10

        21- Casus - “Yaz Kenara”

        Arabesk esintili beat çok hoş, Casus da bu beat üzerine melanko-protest sözler yazmış. Dinleyiciyi ritminden ziyade mesajlarıyla yakalamayı başaran bir parça olmuş, nakarat da olsa çok daha iyi olabilirmiş. Ayrıca albümün sonunda “Sakin Değil” yerine bu parça olsa daha iyi olabilirdi.
8,5/10

        22- Sansar Salvo - “Şip Şak”

        Sansar Salvo'dan değişik tatta bir şarkı gelmiş. Kesik kesik akan cümleler dinleyiciye farklı bir deneyim yaşatıyor denebilir. Bu parçaya da nakarat konmamış ve müzik ön plana geçirilmek istenmiş. Aman aman değilse de hoş bir parça.
7/10

        23- Kezzo - “Kaktüs”

        Tek verse ve nakarattan oluşan “Kaktüs”, albümdeki duygusal yönü kuvvetlendirmekle birlikte nakaratı biraz zayıf kalan bir parça olmuş. Sondaki sade müzik kısmında yapılan değişiklik de bize çok gerekli gelmedi. Bu kısım olmasaydı ve ikinci bir verse olsaydı şarkı 8 - 8,5 puan alabilirdi.
7,5/10

        24- Nasihat - “Borazan”

        Nasihat'ten Türkçe rap piyasasını eleştiren bir parça gelmiş. Beat gaza getiren cinsten, verilen mesajlar da önemli. Nakaratta “Hiphop” kelimesinin tekrarıyla âhenk sağlanması ilginç bir tercih olmuş. Güzel bir parça; albümün en iyilerinden.
9/10

        25- Faci A & Tura - “Geri Verin”

        Bir piyasa eleştirisi şarkısı daha; ama bu seferki daha hareketli. Ara ara küfredilmiş ama bu kadar sert tavırla söylenen bir şarkıda küfür sırıtmıyor diyebiliriz. Nakarat çok üst düzey değil ama “Geri verin” mesajının ön plana geçirilmesi açısından isabetli olmuş. Şarkının dinleyiciyi en çok yakalayan kısmı ilk verse diyebiliriz.
6,5/10

        26- Sayedar - “Sakin Değil”

        Sayedar'ın battle parçası verse'lerde bizi “Geri Verin” kadar yakalamasa da nakaratta öne geçmiş. Bu parçada da küfürler şarkıyı aşağı çekmiş, yoksa daha yüksek bir puan alabilirdi. Ayrıca albümün kapanışı daha yatıştırıcı bir şarkıyla yapılabilirdi; yukarıda da belirttiğimiz gibi “Yaz Kenara” albüm çıkışı için çok daha uygun bir parça.
6,5/10

        Albüm Ortalaması: 7,442... ~ 7,4

        Albümde epey farklı tarzlara yer verilmek istenmiş ve çeşitlilik adına karman çorman denebilecek bir albüm ortaya çıkmış. Tüm albümü baştan sona sırayla dinlemek epey yorucu olur; farklı ağırlık merkezlerini oluşturan parçaları ayrı ayrı playlist'ler hâlinde dinlemek daha iyi bir tercih olabilir. Albümde 8 ve üzeri puan alan 8 parça var; bunlar albümü taşıyan şarkılar olmuş. Tüm şarkıları puan sıralamasıyla vererek yazımızı noktalayalım (Aynı puanı alanları da kendimizce bir kıyasa tâbi tutuyoruz):

1- Medusa - “Ötesi Yok”
2- Zeus & Medusa - “Sev ya da Sevme”
3- Çağrı Sinci & Narkoz - “Zamanın Az”
4- Nasihat - “Borazan”
5- Flowart - “Yalanlar”
6- Casus - “Yaz Kenara”
7- Forte - “Ne Fayda”
8- BRS & Viconi - “Charged Up”
9- Kezzo - “Kaktüs”
10- Mahşer & Raca - “Eski Hamam Eski Tarz”
11- Ruin - “Chromfelgen”
12- Kurşun - “Yaşamak Adına”
13- Neşternino - “Blöf”
14- Flinta Family - “Geçse de Seneler”
15- Lisanz - “Killuminati”
16- "İntro" (Orrobeatz)
17- Erci E & Capman (Hakan) - “Aydınlık”
18- Sansar Salvo - “Şip Şak”
19- Kaplan - “Yan”
20- Sayedar - “Sakin Değil”
21- Faci A & Tura - “Geri Verin”
22- Kaplan & Deli MC - “Deliler”
23- Nefes & Lunatic C. - “Selfmade”
24- Knock Out - “Canlı Kadavra”
25- Yuti - “Fokdat”
26- Geeflow & Betül - “Baştan Sev”