2013 yılının ekim ayında çıkan
Perde, Alem DM'in ikinci albümü. Biri intro olmak üzere
toplam 13 şarkıdan oluşmakta; albümdeki tek düet parça da -ilk
albümde olduğu gibi- Ruger'le kaydedilmiş. (Alem'le Ruger'in üç
tane de albüm dışı düetleri olduğunu belirtelim [“Ritmi
Hisset”, “Yoksay”, “Kasma”].) Bu albümde remix versiyon
yok; ama “Bu Hareket” parçasının bir anlamda “Sebebim
Yine”nin remix versiyonu olduğunu söyleyebiliriz.
1-
“İntro”
Uzunca
bir sözsüz müzikle albüme giriş yapıyoruz. Başta gece
saatlerini andıran sade bir kısım var, kırk saniye sonra sound
zenginleşiyor. Yatıştırıcı, güzel bir müzik. Dizilerin
aksiyon öncesi hazırlık ve gizemleri araştırma safhalarını
hatırlatan cinsten.
8/10
2-
“Adrenalin Modu”
Şarkının
başında yatıştırıcı, hoş bir giriş var; bu açıdan
“İntro”yla uyumlu. Genellikle rap piyasasıyla ilgili sözler
içeren parça teknik anlamda gayet sağlam. İlk verse'te
kafiyelerin uzun süreli kullanılması gayet iyi olmuş, ikinci
verse'te de kafiyeler serileşiyor ve double rhyme'lara yer
veriliyor. Flow açısından da ders niteliğinde bir parça.
8,5/10
3-
“Dönecek Bu Devran”
Şarkının ismi oldukça iddialı. Alem DM böyle diyerek, Türkçe rap'te işini iyi yapan ancak tanınmayan MC'lerin (özelde de kendisinin)
bir gün tanınacağını söylüyor. “Ben zoru severim ve hiçbir
zaman yılmam.” derken, az tanınmanın onun işini zorlaştırdığını ama bunun onu kamçıladığını belirtiyor, ayrıca popüler
içeriklerden ziyade nitelikli işler ortaya koymak istediğini de
söylemiş oluyor. Müziğiyle de, verse'leri ve nakaratıyla da
sağlam bir şarkı. Flow ve ritim tutuşa diyecek yok, kafiyeler de
gayet seri ve kulak dolduruyor. “Dört dörtlük için uykusuz
kalan DM bu zat” diyen sanatçı gerçekten dört dörtlük bir iş
yapmış. Bizce de bir gün dönmeli bu devran.
10/10
4-
“Bu Hareket”
Dördüncü
adımda öncekilerden daha tansiyonlu bir parçayla karşılaşıyoruz.
Şarkının dinleyiciyi rahatça yakalayan bir müziği var, sözler
de yine akıcı ve çoğunlukla rap piyasasıyla ilgili. Dinleyenlere
muhabbet fazla geliştirilmemiş gibi gelebilir; çünkü “Sebebim
Yine” parçasındaki verse'lerin ilk yarıları bu şarkının
verse'lerini oluşturuyor. “Sebebim Yine” daha önce
kaydedildiyse bu parça onun bir çeşit remix'i olmuş. Albüme düz
bir remix yerine böyle bir alternatif versiyon konması da gayet
güzel bir tercih.
8,5/10
5-
“Anlatamam”
Şimdiye
kadar hareketli gitmişken beşinci parçada melankolik tarza geçiş
yapıyoruz. Alem DM'in melankolik rap'i ne kadar iyi icra ettiğini
gösteren “Anlatamam”, albümün en iyilerinden. Şarkıda
duygular güzel ifade edilmiş, dile getirilen tespitler de oldukça
önemli. Müzik de gayet hoş ve yatıştırıcı.
Parçada
bir yönüyle felsefi bir konu işleniyor: insanın, kendisini
başkasına tam olarak ifade edemeyeceği gerçeği. Bu tema bize
Orhan Veli'nin “Anlatamıyorum” şiirini anımsatıyor; bununla
birlikte Orhan Veli bu temayı duygusal planda işlerken Alem DM
düşünsel bir kaygı gütmüş. Orhan Veli'nin kâğıda olduğu
gibi aktaramadığı şeyler duyguları, Alem DM'in ise düşünceleri.
Bununla birlikte biz Alem DM'in sesini de duyuyoruz; yani o,
kendisini ifade etme bakımından Orhan Veli'den avantajlı konumda
diyebiliriz. Parçanın müziği de hem söz yazarının hem de
dinleyicinin duygularını harekete geçirme ve yansıtılan
duyguları kuvvetlendirme işlevi görüyor. Orhan Veli de “Bilmezdim
şarkıların bu kadar güzel / Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu /
Bu derde düşmeden önce” diyerek, insanın duygularını idrak
etmesi ve yansıtması bakımından müziğin avantajlı oluşuna
işaret etmiş.
10/10
6-
“Başa Sarmam”
Bir
önceki parçada “Anlatamam” diyen Alem bu sefer birikmişlikle
ve güçlü bir anlatma isteğiyle seri cümleler kuruyor. Duygusal
cümlelerin bu kadar seri gelmesi dinleyicide bir tür tokat etkisi
yaratıyor diyebiliriz; nakaratta ise daha sakin bir tavır ve
kabulleniş çabası var. Müzik hoş, özellikle de sondaki saf
müzik kısmı. Tek verse artı nakaratlık kısa bir şarkı olduğu
için tadı damakta kalıyor, belki nakarat dört kere verilebilir
ve/veya sondaki saf müzik kısmı daha uzun tutulabilirdi. “Kural
olmalı tabii ki bir düzen için / fakat bana söyle kuralı koyan
kim?” cümlesi önemli.
8/10
7-
“Perde”
Geçen
şarkının nakaratında “Hayallerinle gerçekler arasında bir
perde” diyen Alem bu şarkıda direkt “Perde” ismini
kullanmış. Albüme adını veren şarkıyı albümün tam kalbine
(Diğer 12 şarkının tam ortasına) koymuş. Beat'i, verse'leri ve
nakaratı oldukça sağlam olan şarkı dinleyenleri bağımlı
yapabilecek nitelikte.
10/10
8-
“Sebebim Yine”
Melankolik
temaya elverişli bir beat'le devam ediyoruz, içerik ise duygusal,
didaktik ve protest özellikler gösteriyor. “Bu Hareket”
şarkısında değindiğimiz üzere verse'lerin ilk yarıları o
şarkıda da kullanılmış. (Bu ortak verse'lerden kısa bir bölümü
[Dinlen yeni vardiyen / Sana yabancı gelir deli kabilem / İşini
var bilen / Ne desem harbiden / Yolunu bulur elbette ağır giden]
Alem DM 2015'te çıkardığı “Sonu Vardır”da da kullandı.) O
şarkıda muhabbet yarım bırakılmış gibi duruyordu, bu şarkıda
ise sözlerin tamamını duyuyoruz ve taşlar yerine oturuyor.
Bireysel ve toplumsal birçok konuya değinilen, kapsamlı bir şarkı
olmuş. Nakaratın pek sivrilmediği söylenebilir.
7,5/10
9-
“Sorun Hep Birden”
“Sorun
Hep Birden” eğlendirici bir müziğe sahip. Beat'teki kesik kesik
melodiye uygun bir vurguyla okuyor sözlerini Alem. Nakaratın
verse'lerin son cümlelerinin üstüne binmesi cümleleri anlamayı
zorlaştıran bir detay olmuş. Albüme farklı bir tat katan,
bununla birlikte fazla sivrilmeyen bir şarkı.
Şarkıda
geçen iki cümleye değinelim istiyoruz:
“Seni çıkaracağım komadan” - Alem DM didaktik yönü olan ve teknik açıdan sağlam şarkılar ortaya koymaya çalıştığı için böyle bir ifade kullanıyor. Teknik yönden sağlam olmayan ve kalitesiz içerikli rap'lere alışmış olan kişiyi komadaki bir kişiye benzetiyor ve rap'inin böyle kişileri uyandırabileceğini düşünüyor.
“Çalışmayana
bir hak yok olsa da akıl” - İnsanlar hayatlarını kazanabilmek
için “bir işin ucundan tutmak” zorundalar. Bu bir işin ucundan
tutmak hâli maalesef ki “yaşamak için çalışmak” yerine
“çalışmak için yaşamak” denilen durumu ortaya çıkarabiliyor.
İnsana daha küçüklüğünden beri konan “kendini geliştirme”
hedefi de hemen hemen sadece “bir yerlere kapağı atmak” amacına
yönelikleşebiliyor. Böyle bir hengâmede insanın durup düşünme
ve sorgulama lüksü (!) de kalmıyor. İnsan aklı / düşüncesi
bir kıymet olmaktan çıkarak yerini “iş güç” alıyor.
(Buradan emeğin bir kıymet olmadığını düşündüğümüz
anlamı çıkarılmasın; ancak insan vasıflarından -neden, niçin
ve nasılına bakılmaksızın- yalnızca emeğin yüceltilmesi de
tartışmaya açık bir dünya görüşüdür sanıyoruz. [Bu konuda
Bertrand Russell'in Aylaklığa Övgü kitabındaki “Aylaklığa
Övgü” başlıklı yazısına bakılabilir.]) Elbette fikir insana bir hareket noktası oluşturması bakımından önemlidir, fikrini kendine hareket noktası yapmak yerine sadece durup düşünen
kişi belli bir noktadan sonra yerinde saymaya başlar. Alem DM'in de
burada meselenin her iki tarafını kastettiği düşünülebilir; yani hem insanın düşünme pratiğine kıymet verilmeyişinden
şikâyet ediyor hem de yalnızca akıl yürütmenin insana fayda
sağlama konusunda yetersiz kalacağından bahsediyor. (Aslında
benzer bir denklemi sevgi için de kurabiliriz. Birine duyduğumuz
bağlılıktan ziyade bu duygu neticesinde yaptığımız şeyler
önemlidir.)
* * * Bu
kısımda bu cümlelerden hareketle bir romana atıf yapacağız.
Dileyenler bu kısmı atlayabilir veya buraya albüm analizinin geri
kalan kısmını okuduktan sonra dönüş yapabilirler. * * *
“Seni
çıkaracağım komadan.” ve “Çalışmayana bir hak yok olsa da
akıl.” cümleleri -Alem'in bunları söylemedeki maksadı farklı
olsa da- bize Melih Cevdet Anday'ın Aylaklar romanındaki
Şükrü karakterini anımsatıyor. Bu romanda ana karakterlerin
yaşantıları ve duygu dünyaları üzerinden eğitimin, siyasetin,
insan ilişkilerinin, en nihayetinde de nesillerin ve bir devrin
çöküşü yansıtılmaktadır. Romanın ana kişileri 2. Abdülhamid
devrinden kalma bir köşkte yaşayan bir aile ile birtakım aile
yakınlarıdır. Bu aile yakınları da (akraba veya ahbap) zamanla
köşke yerleşmişlerdir. Şükrü, köşkün en genç üyesi olan
Muammer'in arkadaşıdır ve -roman kişilerinin çoğu gibi- düzenli
bir iş sahibi değildir. Toplumla ve toplumun alışılmış
değerleriyle barışık yaşamaz. Yüksek okul okuyup iş güç
sahibi olmayı diplomalı kölelik olarak niteler. Herkesi istediği
gibi eleştirir ve aylaklığı kendine bir hak olarak görür.
Kendini savunduğu bir kısımda şöyle der: “Bu
toplum beni yaşatmak, yedirmek, içirmek zorundadır. Çünkü, ben
ona küfrediyorum, onu sarsıyorum, onu dövüyorum. Sonra nedir
canım, çalışsam, başkaları için para kazanmış olacağım.”
(Everest Yayınları'nın Mayıs 2016 tarihli 2. baskısı, s. 106.)
Şu da belirtilmeli ki Şükrü'nün idealistliği çarpık bir
idealistliktir. O, bu düşüncelerini kendine hareket noktası
yapmak yerine konforunu korumaya bahane olarak benimser. Kendisini
kendi gözünde çok büyütür, özeleştiri yapmaz. Başkalarında
zaaf olarak gördüğü şeyleri acımasızca eleştirse de kendi
teslim olduğu zaafların onlarınkinden hiç de aşağı kalır yanı
yoktur.
Romanda
Şükrü - Muammer neslinin (o zamanın genç nesli) düşünceyi
aksiyonun önüne geçirmişliğiyle ilgili olarak köşkün
hanımının şu eleştirilerine de yer verilir: “Bizim nesil
atılgandı, cesurdu, yaşamayı severdi. (...) Sizin kuşağa
gelince, siz şimdi kuşak diyorsunuz ya, bir filozofluktur gidiyor
sizde, hindi gibi düşünüp duruyorsunuz. (...) Elinizi bir işe
sürmeden dünyaya fetva vermek istiyorsunuz siz.”. (Aynı baskı,
s. 102) Bu görüşler de ilk bakışta haklı gözükseler de içten
içe doğru olduğu hissedilen tavırlara karşı bir tür savunma
mekanizması olarak yorumlanabilir. Harekete geçmeden, bir şeyleri
değiştirmeye çabalamadan yalnız düşünmek ve eleştirmek ne
kadar yanlışsa düşünmeden, kendini bir akışa kaptırarak
hareket etmek de o kadar yanlıştır. Büyüklerin durup düşünmeye
kıymet vermeyişi, “felsefe”ye tepeden bakarak “eylem”e önem
verişi Muammer'in şu tarz iç çatışmalar yaşamasına sebebiyet
verir:
“Bunların
hepsini düşünmek lazım. Sadece düşünmek de yetmez, bir yargıya
varmalı. Çok güç işler bunlar. (...) Belli bir yargıya varsam
ne olacak? Arkasından hemen bir eyleme geçmek, bir şeyler yapmak
gerekecek. İşte korkum bundan. Eylem kadar korkutan bir şey yok
beni. (...) İnsanoğlu, kendi yargıları, kendi inanışları ile
mi yaşıyor, yoksa başkalarının yargıları, başkalarının
inanışları ile mi? (...) Normal insanla anormal insan arasındaki
fark da beni düşündürüyor. Yoksa normal dediklerimiz,
anormallikleri ortaya çıkmamış insanlar olmasın?
Bunlar
adice, bayağıca felsefeler. İlk çabam bu türlü bayağılıklardan
kurtulmak olmalı. Her yeni düşünmeye başlayanın düştüğü
saçmalıklar ve kendini beğenmişliklerdir bunlar. İnsanoğlunun
binlerce yıldır düşünüp eskittiği sorunları yeni baştan ele
alır da farkında olmaz düştüğü durumun, kendini bir düşünür
sanır. Ayıp bir şey bu...
Ama
ben de yeni yeni düşünmeye başlıyorum. Bunu unutmamalı.”
(Aynı baskı, s. 170-172.)
Romanda
Muammer'in sonradan içine düştüğü eylem takıntısı ona yanlış
kararlar verdirir. Gerek onun, gerekse diğer kişilerin düştüğü
yanlışlar da roman kişilerinin yalnızlaşmasına ve trajik
olaylar yaşanmasına sebebiyet verir.
Alem
DM -protest rap'i ideal rap olarak gören her rapçi gibi-
şarkılarında düşünce yürütmeye, sorgulamaya ve didaktizme
önem veren bir rapçi. “Başa Sarmam”da söylediği “Kural
olmalı tabii ki bir düzen için / fakat bana söyle kuralı koyan
kim?” cümlesiyle, Muammer'in içine düştüğü sorgulayışların
bir benzerini dillendirmiş oluyor. Ama Şükrü ve Muammer ile Alem'in düşünceleri arasında benzerlik varsa da onların
aksiyonları çok farklıdır. Şükrü'nün Alem DM'den ayrıldığı
nokta onun bir düzen karşıtı olmasıdır. O, düzendeki olumlu
tarafları görmez ve düşüncelerini kendi konforuna alet eder.
Muammer ise düşünmenin önemini yeterince kavrayamayıp harekete
geçme saplantısına kapılır ve olayların sonucunu düşünmeden
yanlış kararlar alır, eylemlerinde de tutarsızlığa düşer.
Onun insanlar ve felsefe konusunda atladığı bir şey vardır: Her
insan bu dünyada belli deneyimlere sahip olmak zorundadır.
Başkalarının deneyimlediği pek çok şeyi biz de deneyimliyoruz;
her sabah güneş doğuyor ve uyanıyoruz, her gün belli pratikleri
yerine getiriyoruz. Duygu planında da çok aykırı safhalardan
geçmiyoruz, örneğin bizden öncekilerden daha güzel âşık
olamıyor isek de biz de âşık oluyoruz vs. Hepimizin geçtiği
yollar aşağı yukarı aynı iken, bizden öncekilerin düşündüğü
mevzuları düşünmeye gerek duymamamız, bunları düşündüğümüz
için kendimizi suçlu hissetmemiz anlamsız olur. Bu dünyaya biz de
gelmiş isek -veya daha doğru şekilde ifade edelim: biz de birer
insan olarak yaratılmış isek- “yaşamak”ta olduğu gibi
“düşünmek”te de belli bir mesafeyi -bizden öncekilerle az çok
aynı şekilde de olsa- katetmemiz gerekmekte. Montaigne'in dediği
gibi, “Başkalarının bilgisiyle bilgin olsak bile ancak kendi
aklımızla akıllı olabiliriz.”. İnsan yalnızca kendisinden
önce düşünülenlere uyar veya bunları toptan reddederse yanılır.
Yine, birtakım düşünceler o güne kadar tatmin edici sonuçlar
vermediği için bunları düşünmekten çekinirse de hataya düşer.
Türkçe
protest rap kimi zaman hep benzer şikâyetleri dile getirdiği için,
yeni bir şeyler söylemediği için eleştiri alabilen bir tür; ama
önemli olanın her zaman yeni bir şeyler söylemek veya bilinen bir
şeyi yeni şekilde söylemek değil, düşünme ve düşündürme
pratiği olduğu da görmezden gelinmemeli. Ömer Seyfettin'in “Üç
Nasihat” hikâyesindeki yaşlı adam şöyle der mesela: “Bildiğini
hatırlamak, yeniden bir şey öğrenmek kadar faydalıdır.”
7/10
10-
“Uzamasın Laf”
Albümün
en sert edayla yapılmış parçası olan “Uzamasın Laf” kötü
çevrenin, sahte ilişkilerin eleştirildiği ve bu sebeple kimi
yerde argo ifadelerin ve küfürlerin kullanıldığı bir şarkı.
Rap'te küfrün ne şekilde ve ne miktarda kullanıldığında kabul
edilebilir olacağına örnek olarak bu şarkıyı verebiliriz.
Şarkıdaki sosyolojik tespitler ve öğütler önemli; nakarat ise
“Daha söylenecek çok şey var da lafı uzatmaya gerek yok.”
düşüncesini yansıtıyor. Biz de lafı uzatmıyor ve tam not
veriyoruz.
10/10
11-
“Yerinde Saydı”
Güzel
ve başarılı bir melankolik şarkı daha. Yatıştırıcı bir
müziği var ve albümdeki en güzel nakaratlardan biri bu parçaya
ait. Müziğin sondaki değişimi de çok hoş.
9/10
12-
“Yaşamak Daha Zor”
Tadı
damakta bırakan bir melankolik rap örneği. Bu şarkıda Alem DM
aşktan bahsetmiş ve -gerçekte veya kurgusal olarak- âşık olduğu
kişiye seslenmiş. Oldukça güzel bir şarkı, nakarattan sonra bir
verse daha olsaydı diye düşündürdü bizi. Belki de lafı uzatmak
yerine tadında bırakmak tercih edilmiş. Sonda “Bombanın Pimi”
yerine bu parça olsaydı bir çeşit outro görevi görebilirdi.
8,5/10
13-
“Bombanın Pimi” (feat. Ruger)
Aynen
albümünde de bir araya gelmiş olan ikili yine üst düzey bir iş
ortaya çıkarmış. Alem'in verse'ünde rhyme ve mesajlar, Ruger'in
verse'ünde de rap hayatıyla ilgili sözler ön plana çıkıyor.
İkisi de oldukça akıcı yazmış, nakaratı ortaklaşa söylemeleri
ise yine süper.
9/10
Albüm
Ortalaması: 8,769... ~ 8,75
Perde,
aldığı puanla Aynen albümünü oldukça geride bırakıyor.
Alem DM bu albümüyle çıtayı kendisinin de her albümünde
erişemeyeceği kadar yukarıya çıkarmış. Yalnızca onun
albümleri içinde değil, Türkçe rap içinde de ele alındığında
ağırlığını koruyabilecek bir albüm olmuş diyebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder